Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi ile siyasi dayanışma içinde olan Sosyalist Eşitlik Partisi – Dördüncü Enternasyonal, Kuruluş Kongresi’ni 13-15 Haziran 2025’te düzenlendi. Partinin resmi kuruluş süreci ağustos ayında tamamlandı.
Kongre tarafından genel başkanlığa seçilen Ulaş Sevinç’in (Ateşçi) açılış raporuyla başlayan kongrede, üç karar önergesi oy birliğiyle kabul edildi: “İlkeler Bildirgesi” (resmi Program), “Sosyalist Eşitlik Partisi – Dördüncü Enternasyonal’in Tarihsel ve Uluslararası Temelleri” ve “Tüzük”. Kuruluş Kongresi’ne DEUK’un dünyanın dört bir yanındaki şubelerinden ve sempatizan gruplarından çok sayıda tebrik mesajları gönderildi. Aşağıda Ulaş Sevinç’in açılış raporunu yayımlıyoruz.
1. Bugün burada tarihi bir olay için bir araya geldik: Sosyalist Eşitlik Partisi – Dördüncü Enternasyonal’in Kuruluş Kongresi. Türkiye’de ilk kez, 1917 Ekim Devrimi’ne Vladimir Lenin ile birlikte önderlik eden Lev Troçki tarafından 1938’de kurulan ve 1953’ten beri Uluslararası Komite’nin önderlik ettiği Dördüncü Enternasyonal’e bağlı bir parti kuruluyor.
2. Kuruluş Kongresi’ni, dünya kapitalist sisteminin, 80 yıl önce sonra eren İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük krizini yaşadığı koşullarda topluyoruz: Savaş, soykırım ve faşizm normalleştirilirken eşi görülmemiş toplumsal eşitsizlik ve büyüyen kapitalist saldırı koşullarında sınıf çatışması giderek şiddetleniyor.
3. Bundan neredeyse tam üç yıl önce, 15 Haziran 2022’de, Sosyalist Eşitlik Grubu, DEUK’un şubesi olarak kabul edilme başvurusu yapmış ve Sosyalist Eşitlik Partisi’ni kurma kararı almıştı. Bu kararda “hem dünyadaki nesnel durumun olgunlaşmışlığı hem de SEG’in DEUK ile program, ilkeler ve tarihsel meseleler konusunda hemfikir olması temelinde, DEUK’un uluslararası büyümesinin bir ifadesi olarak Sosyalist Eşitlik Partisi’ni (Türkiye) kurmanın daha fazla ertelenemeyeceği” tespitini yapmıştık.1
4. Son günlerde dünya kapitalist sisteminin krizinin devasa yoğunlaşmasına tanık oluyoruz. Biz burada toplanırken, emperyalizm destekli Siyonist İsrail devleti, Türkiye’nin komşusu İran’a karşı kapsamlı bir hava saldırısı başlattı. Bu, hızla bölge çapında Türkiye’yi de kapsayan bir savaşa dönüşebilir. Bu saldırıların hem Ortadoğu’da hem de dünya genelinde geniş işçi ve gençlik kitlelerini daha da radikalleştirdiğinden şüphe duyulamaz. Gazze’de Filistin halkının Ekim 2023’ten beri ABD-NATO destekli İsrail tarafından açlığa, etnik temizliğe ve soykırıma tabi tutulması ve ABD ile İsrail’in bölge geneline yayılan küstah saldırganlığı devasa bir öfke ve muhalefet yaratmıştır. Mesele, bu öfke ve muhalefetin devrimci bir yola yönlendirilmesidir.
5. Diğer yandan kuzeyimizde, Ukrayna’nın kısa süre önce NATO’nun desteğiyle Rusya’nın içlerindeki havaalanlarını vurması, nükleer bir çatışma tehlikesini hiç olmadığı kadar artırmış durumda. ABD, Asyalı müttefiklerini, başlıca rakibi olarak gördüğü Çin ile savaşa hazır olmaya çağırıyor.
6. İki büyük demokratik devrimin ülkesi Amerika Birleşik Devletleri’nde faşist Başkan Donald Trump, Anayasa’yı ortadan kaldırmayı ve bir başkanlık diktatörlüğü kurmayı amaçlayan bir darbeye önderlik ediyor. Trump yönetiminin, göçmenlere karşı nihayetinde tüm işçi sınıfını hedef alan saldırısı kitlesel protestolara yol açmış durumda. Yarın ABD genelinde kitlesel gösteriler düzenlenecek. ABD’deki yoldaşlarımız, Sosyalist Eşitlik Partisi, gelişmekte olan darbeyi analiz ederek devrimci bir perspektif ve programla olaylara müdahale ediyor.
7. Türkiye, dünya çapında büyüyen bu diktatörlük, emperyalist savaş ve sınıf savaşı girdabından muaf değildir. NATO’nun ikinci büyük ordusuna önderlik eden Türk burjuvazisi, kuzeyinde Ukrayna savaşına ve güneyinde Gazze soykırımı dahil Ortadoğu cephesine derinlemesine bulaşmıştır; Avrupa’nın gelir ve servet bakımından en eşitsiz toplumlarından birini yönetmektedir. Troçki’nin 1929’da açıkladığı gibi, “Aşırı gerilimli sınıfsal ve uluslararası çelişkilerin etkisi altında, demokrasi emniyet şalteri ya yanar ya da patlar. Diktatörlük kısa devresinin betimlediği şey, özünde budur.”2
8. Dünyanın başlıca emperyalist gücü ABD ile Ortadoğu’daki bölgesel bir kapitalist güç olan Türkiye’deki siyasi ve toplumsal kriz arasındaki benzerlikler, kapitalist sistemin krizinin küresel karakterine tanıklık etmektedir. Bu “geçici” bir kriz değildir. Bu koşullarda “barış ve demokrasi”ye doğru ilerleme yönündeki tüm iddialar kitleleri aldatmayı amaçlayan bilinçli yalanlardır. Mart ayında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanmasıyla patlak veren kitlesel protestolar üzerine açıklamamızda krizin küresel karakterine ve devrimci çözüm yoluna işaret etmiştik: “Türkiye’de patlak veren devrimci kriz, diğer ülkelerin geleceğini göstermektedir. Zira geniş kitleleri harekete geçiren nesnel nedenler -demokratik hakların savunusu, toplumsal eşitsizliğe duyulan öfke ve sonu gelmeyen emperyalist savaşa yönelik muhalefet- küreseldir. Türkiye’de ve diğer her yerde, işçi sınıfının karşı karşıya olduğu yakıcı sorun, devrimci bir siyasi perspektifin ve önderliğin geliştirilmesidir.”3 DEUK’un Türkiye şubesinin Kuruluş Kongresi, bu önderliğin geliştirilmesine yapılan bir katkıdır.
9. Kongrenin açılışında, partimizin Kuruluş Kongresi’ni 31 Aralık 2018’de kaybettiğimiz grubumuzun lideri ve kurucusu Halil Çelik yoldaşa ithaf ettiğimizi belirttik ve ardından tarihimiz boyunca Marksizm-Troçkizm ve dünya sosyalist devrimi uğruna mücadeleye katkıda bulunmuş olan tüm yoldaşların anısına saygı duruşunda bulunduk.
10. Şimdi de Kongre adına Ukrayna’daki NATO destekli rejim tarafından Nisan 2024’ten beri siyasi tutsak olarak tutulan Bogdan Syrotiuk yoldaşa selamlarımızı iletmek istiyorum. DEUK ile siyasi dayanışma içinde olan ve Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler’in (IYSSE) bir parçası olan Bolşevik-Leninistlerin Genç Muhafızları’nın (YGBL) lideri Bogdan yoldaş hem emperyalist güçlere hem de Ukrayna ve Rusya’daki gerici kapitalist rejimlere karşı ilkeli bir savaş karşıtı, sosyalist tutum aldığı için hapsediliyor. Bogdan yoldaşın hapiste Troçkist ilkelere bağlı ve cesur duruşu bizlere ilham verdiği gibi bu kritik Kongre’nin de ona güç vereceğini biliyoruz.
11. Geçtiğimiz yıl, DEUK şubelerinin Bogdan yoldaşın tutuklanmasının ardından düzenlenen ulusal kongrelerinde, “Bogdan Syrotiuk’a özgürlük!” başlıklı bir karar kabul edildi. Bu kararlara ve DEUK’un Bogdan’ın özgürlüğü için yürüttüğü küresel kampanyaya desteğimizi bir kez daha teyit ediyoruz. Buradan Bogdan yoldaşın özgürlüğü uğruna mücadeleyi ilerletmek için var gücümüzle çalışmayı sürdüreceğimizin sözünü veriyoruz.
12. Bu vesileyle, Sosyalist Eşitlik Partisi (ABD) Ulusal Başkanı ve Dünya Sosyalist Web Sitesi Uluslararası Yayın Kurulu Başkanı David North yoldaşın 1 Mayıs konuşmasındaki çağrısını yinelemek istiyorum: Türkiye’de ve dünya genelinde kapitalist devletin zulmüne uğrayan ve demokratik haklarından mahrum bırakılarak hapsedilen tüm siyasi mahpuslara selamlarımızı iletiyor ve onların derhal serbest bırakılmalarını savunuyoruz.
13. Gazze başta olmak üzere Filistin genelinde NATO destekli Siyonist İsrail devletinin etnik temizliğine ve soykırımına tabi tutulmakta olan Filistin halkına en içten selamlarımızı iletiyor ve bu tarihi zulmün son bulması için işçi sınıfını sosyalist bir program temelinde seferber etme mücadelesini ilerleteceğimize söz veriyoruz.
14. Sosyalist Eşitlik Partisi’nin Kuruluş Kongresi olarak şunu en baştan ilan ediyoruz: Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, Troçki’nin 1938’deki sözleriyle, dünyada “sosyalist devrim yoluyla emekçilerin ve sömürülenlerin tam maddi ve manevi kurtuluşu”na önderlik edebilecek biricik siyasi eğilimdir. “Bunu bizden başka hiç kimse hazırlamayacak ve ona kılavuzluk etmeyecektir.”4 Bizler bu kongreyle bu tarihi görevi ve sorumluluğu üstlenmiş olan Sosyalist Devrimin Dünya Partisi’nin Türkiye’deki partisini kuruyoruz. Bu kongre, ileride, Türkiye’nin ve bulunduğu daha geniş bölgenin tarihinde geniş kitlelerce öğrenilip hatırlanacak bir olay olacaktır.
15. Üç yıl önceki kararda ayrıca şunları belirtmiştik: “Herhangi bir ülkede devrimci bir partinin inşası ancak uluslararası bir perspektif, program ve parti temelinde mümkündür. Küresel jeopolitik ve sınıf mücadelesi açısından kritik bir konumda olan Türkiye’deki büyük sorunların tek çözüm yolu uluslararası sosyalist devrimdir. Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (Türkiye) kurulması, büyük tarihsel sorunları çözme görevini önüne koyan biricik siyasi eğilim olan DEUK’un küresel büyümesinin bir ifadesi olacaktır.”5
16. Aynı kararda, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin temelinin DEUK ile tarihsel, ilkesel ve programatik meselelerde hemfikir olmamıza dayandığını belirtiyor ve DEUK’un siyasi otoritesini kabul ettiğimizin altını çiziyorduk. Bu nedensiz değildi; uluslararası hareketimizin, Troçkizm ve dünya sosyalist devrimi uğruna ve her türden ulusal-oportünizme karşı onlarca yıllık mücadelesinin kritik derslerine dayanıyordu. DEUK’un o zamanki Britanya şubesi olan İşçilerin Devrimci Partisi’nin (WRP) siyasi yozlaşmasının temelinde, Troçkizm ve sürekli devrim teorisi uğruna mücadeleden giderek geri çekilme ve ulusal partinin inşasını dünya partisinin önüne koyma yatıyordu. Bu ulusal-oportünist yozlaşma, 1985’te WRP önderleri Gerry Healy, Cliff Slaughter ve Mike Banda’nın DEUK’un siyasi otoritesini reddetmeleriyle doruk noktasına ulaştı.
17. ABD’deki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin önceli olan İşçiler Birliği’nin lideri David North yoldaş, 1982 ile 1984 yılları arasında, WRP’nin giderek artan milliyetçi sağa kayışının ayrıntılı eleştirilerini yazılı olarak sunarak Troçkist ilkeleri ve programı savundu. North’un eleştirileri, bu metinlerin tüm DEUK içinde dağıtılmasına ve tartışılmasına izin vermeyen WRP tarafından bastırılıp hasır altı edildi. WRP içindeki kriz 1985’te patlak verdiğinde, North’un belgeleri, Uluslararası Komite’nin öğretiye bağlı Troçkistlerinin WRP içindeki ulusal-oportünist eğilime karşı siyasi mücadelesinin temelini oluşturdu. Gerry Healy önderliğindeki Britanyalı Troçkistler, 1961 ile 1964 yılları arasında ABD’deki Sosyalist İşçi Partisi’nin (SWP) Pablocularla ilkesiz yeniden birleşmesine karşı mücadeleye önderlik ederek DEUK’un sürekliliğinin sağlanmasına devasa bir katkı yapmışlardı. Bu katkılar, 1985-86 bölünmesinde, Uluslararası Komite’deki öğretiye bağlı Troçkistler tarafından savunuldu ve WRP’nin önceki on yıllarda savunduğu ilkeleri terk etmiş olduğu titizlikle belgelendi.
18. Bugün burada bir kez daha, DEUK içindeki bu kritik mücadelenin, Troçkizmin birleşik uluslararası bir siyasi hareket olarak sürekliliğinin sağlanmasında belirleyici bir rol oynadığının altını çiziyoruz. 2022’deki kararda, yalnızca DEUK’un dünya Marksist-Troçkist hareketinin siyasi sürekliliğini temsil ettiğini şöyle açıklamıştık:
Bu süreklilik; Rusya’da Vladimir Lenin ve Lev Troçki liderliğindeki Bolşevik Parti’nin önderliğindeki 1917 Ekim Devrimi’ne yol gösteren dünya sosyalist devrimi stratejisini ve programını ulusalcı Stalinist yozlaşmaya karşı savunmak üzere 1923’te Lev Troçki önderliğinde Sol Muhalefet’in kurulmasına dayanmaktadır.
Komünist Enternasyonal’in 1933’te Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesinin önünü açarak çökmesinin ardından 1938’de Troçki önderliğinde Dördüncü Enternasyonal’in kurulması; 1953’te Michel Pablo ve Ernest Mandel önderliğindeki revizyonist-tasfiyeci eğilime karşı ABD’deki Sosyalist İşçi Partisi (SWP) lideri James P. Cannon önderliğindeki öğretiye bağlı Troçkistler tarafından Uluslararası Komite’nin kurulması; Gerry Healy liderliğindeki Britanyalı Troçkistler önderliğinde 1963’te Pablocularla ilkesiz yeniden birleşmeye karşı verilen siyasi mücadele ve Britanya’daki İşçilerin Devrimci Partisi’nin (WRP) ulusalcı-oportünist yozlaşmasına karşı David North önderliğindeki ABD’li Troçkistlerin 1982-86 yıllarında verdiği mücadele ve DEUK’un tamamen öğretiye bağlı Troçkistlerin denetimi altına girmesi, bu siyasi sürekliliğin kritik dönüm noktalarını oluşturmaktadır.6
19. Partimiz, yirminci yüzyılın devrimlerinin ve karşıdevrimlerinin kritik deneyimleri ve dersleri üzerine inşa edilmiştir. Türkiye’de bunların dikkatle incelenip özümsenmesi temelinde bir kadronun yetiştirilmesinde ve dolayısıyla Sosyalist Eşitlik Partisi’nin kuruluşunun temellerinin atılmasında başrolü, Halil Çelik yoldaş oynadı.
20. Halil yoldaş önderliğindeki grup, 1980’lerden DEUK’la ilk ilişkinin kurulduğu 2000’li yılların başlarına kadar, Türkiye’deki Pablocu ve Morenocu eğilimlerle acı ve zorlu deneyimlerden geçti. Bu eğilimlerin temsil ettiği ulusal-oportünist siyasete karşı verilen mücadele, Halil önderliğindeki grubun Troçkist hareketin sürekliliğini sağlayan ve kendisini Troçki’nin sürekli devrim teorisine dayandıran uluslararası partiyi, yani DEUK’u bulma yönündeki amansız arayışının bir ifadesiydi. Halil Çelik: Bir Sosyalizm Savaşçısı kitabına yazdığımız önsözde belirttiğimiz gibi:
Bu mücadele, Troçkist hareketinin sosyal demokrasiye, Stalinizme ve Pabloculuğa karşı onlarca yıl boyunca verdiği mücadelenin özümsenmesine dayanmak zorundaydı.
Bu mücadele Halil’i ve yoldaşlarını giderek DEUK’un pozisyonlarına yaklaştırdı. Halil, Pablocuların Stalinizme devrimci bir rol atfetmelerine, sendika bürokrasisini desteklemelerine ve Kürt milliyetçi hareketi üzerinden burjuva milliyetçiliğini yüceltmelerine karşı çıktı. Bu Pablocu görüşlerin özünde Dördüncü Enternasyonal’in sürekli devrim uğruna mücadelesinin sürekliliğini reddettiğini kavraması, nihayetinde Halil’i DEUK’a getirdi.7
21. Dördüncü Enternasyonal’in bir “tarih partisi” olduğunu vurguluyoruz. İşçi sınıfının sosyalist devrimlerle iktidarı alarak dünya kapitalist sistemini yıkması ve sosyalizmi kurması için tarih bilinciyle, özellikle de yirminci yüzyılın stratejik deneyimlerinin siyasi dersleriyle donatılması gerekiyor. Dördüncü Enternasyonal, bu tarihi ve dersleri kendisinde cisimleştiren dünya partisidir. Kuruluş Kongresi’nin onayına sunulan “Sosyalist Eşitlik Partisi – Dördüncü Enternasyonal’in Tarihsel ve Uluslararası Temelleri” karar önergesi, bu gerçeği belgelemektedir.
22. Biz aynı zamanda 1914 Birinci Dünya Savaşı ve 1917 Ekim Devimi ile başlayan emperyalist savaş ve dünya proleter devrimi çağının devam eden temel sorunlarını çözmeye odaklanmamız açısından da bir “tarih partisi”yiz. Dünya kapitalizminin Birinci Dünya Savaşı’na yol açan temel çelişkileri; küresel bir ekonomi ile ulus devlet sistemi ve üretimin toplumsallaşması ile üretim araçlarının özel mülkiyeti arasındaki çelişkileri varlığını sürdürüyor. Lenin ve Troçki önderliğindeki Ekim Devrimi’yle başlayan dünya sosyalist devrimi, işçi sınıfının bu çelişkileri, insan uygarlığı için ileriye giden tek yol olan uluslararası ve devrimci bir temelde çözmeye koyulmasını ifade ediyordu.
23. Ekim Devrimi’ne temel oluşturan ve yol gösteren Sürekli Devrim Teorisi ve dünya sosyalist devrimi stratejisiydi. Bunun uluslararası siyasi ve örgütsel ifadesi, 1919’da Lenin ve Troçki önderliğinde kurulan Komünist (Üçüncü) Enternasyonal (Komintern) oldu. İkinci Enternasyonal, 1914’te, Avrupa’daki sosyal demokrat partilerin uluslararası sosyalizm programına ve işçi sınıfına ihanet ederek emperyalist savaşta “kendi” ulusal burjuvazilerini desteklemesiyle çökmüştü.
24. Lenin, İkinci Enternasyonal’in tarihi bir dönüm noktasındaki siyasi çöküşünü derinlemesine analiz ederek, bunun emperyalizmin ve onun bir yan ürünü olarak oportünizmin gelişimindeki nesnel köklerini açıkladı. Lenin, 1916’da yayımlanan “Oportünizm ve İkinci Enternasyonal’in Çöküşü”nde şöyle yazıyordu:
1914-15 yılı savaşında “anayurt savunması”nın ekonomik özü nedir? Tüm büyük güçlerin burjuvazileri, dünyayı bölmek ve sömürmek, diğer ulusları baskı altına almak için savaşıyor. Burjuvazinin devasa kârlarından birkaç kırıntı da işçi bürokrasisinden, işçi aristokrasisinden ve küçük burjuva yol arkadaşlarından oluşan küçük bir grubun payına düşebilir. Sosyal şovenizm ve oportünizm, aynı sınıfsal temele dayanıyor; yani küçük bir grup ayrıcalıklı işçinin, işçi sınıfı yığınlarına karşı “kendi” ulusal burjuvazileriyle ittifakına dayanıyor. Bu ittifak, burjuvazi uşaklarının, sömürülen sınıfa karşı ittifakıdır.
Oportünizm ve sosyal şovenizmin politik içeriği aynıdır; Sınıf işbirlikçiliği, proletarya diktatörlüğünün inkârı, devrimci eylemin reddi, burjuva yasallığının koşulsuz kabulü, burjuvaziye güven ve proletaryaya güvensizlik…8
25. Bugün DEUK ve şubeleri dışında hangi siyasi eğilim, oportünizmin ve sosyal şovenizmin siyasi mirasçıları olmadıklarını ciddi bir şekilde iddia edebilir? “Sınıf işbirlikçiliği, proletarya diktatörlüğünün inkârı, devrimci eylemin reddi, burjuva yasallığının koşulsuz kabulü, burjuvaziye güven ve proletaryaya güvensizlik…” Bunlar, günümüzün Stalinist, Pablocu ve sahte sol siyasi eğilimlerinin ayırt edici özellikleridir.
26. 1917 Ekim Devrimi, işçi sınıfına düşman bu ulusal-oportünizmin reddine dayanan ilkeli bir siyasi mücadelenin ürünüydü. Biliyoruz ki, Rusya’da 1917 Şubat devrimi patlak verdiğinde, bu küçük burjuva ulusalcı sınıfsal basınçlar Bolşevik Parti önderliğinin üzerinde de güçlü bir etkiye sahipti. Lenin’in yokluğunda, Stalin ve Kamenev liderliğindeki parti, Menşevikler gibi, burjuva Geçici Hükümet’i desteklemekten ve Rusya’nın emperyalist savaşa katılımının sürdürülmesinden yana eğilim gösteriyordu. Bu önderliğin ve ulusal temelli sınıf işbirlikçi yöneliminin hâkim olmayı sürdürmesi halinde, Ekim Devrimi söz konusu olamazdı.
27. Lenin’in Nisan 1917’de Rusya’ya dönüşü ve Bolşevik Parti’yi uluslararası sosyalist devrim stratejisi temelinde yeniden yönlendirmesi, Ekim Devrimi’ne yol açan olayların olmazsa olmaz dönüm noktasını oluşturuyordu. Lenin ile Troçki arasında kurulan benzersiz siyasi ve entelektüel işbirliğinin temelini, ortak dünya sosyalist devrimi programı oluşturdu.
28. Komünist Enternasyonal, oportünizme siyasi savaş açarak ve onun kendi şubeleri içinde var olmasına ya da ortaya çıkmasına karşı mücadeleyi merkeze koyarak yola koyuldu. Ancak Ekim Devrimi’nden sonra işçi sınıfının Avrupa’daki devrimci ayaklanmaları sosyal demokrat partilerin ihaneti ve devrime önderlik etmeye siyasi olarak hazır komünist partilerin yokluğunda yenilgiye uğramış ve genç Sovyet cumhuriyeti emperyalist güçlerin ve Beyazların şiddetli karşıdevrimci saldırısının ürünü olan İç Savaş’tan büyük zarar görmüştü. Bu koşullarda Sovyetler Birliği’nde güçlenen bürokratik tabakanın çıkarlarının siyasi ifadesi, Stalin’in 1924’te ilan ettiği “tek ülkede sosyalizm” programı oldu.
29. Bu, 1917 Ekim Devrimi’nin teorik ve siyasi temelini oluşturan Sürekli Devrim Teorisi’nden ve proletarya enternasyonalizminden köklü bir kopuşa işaret ediyordu. Bu temel ilkeler, 1923’te Troçki önderliğinde Sol Muhalefet’in kurulmasıyla savunulup geliştirildi.
30. Bunun “20. yüzyılın, sonuçları ve etkisi bakımından en önemli siyasi mücadelesi” olduğunu söylememizde en ufak bir abartı yoktur. David North’un 24 Ekim 2023’te Ann Arbor’daki Michigan Üniversitesi’nde verdiği konferansta belirttiği gibi, “Eğer bu mücadelenin sonucu farklı olsaydı, Troçkist hizbin zaferi ve Stalinizmin yenilgisiyle sonuçlansaydı, 20. yüzyıl dünya sosyalist devriminin zaferinin sağlanmış olduğu bir yüzyıl olurdu.”9
31. Lenin’in İkinci Enternasyonal’e hâkim olan ve onu sosyalizm mücadelesinden koparan oportünizmin siyasi içeriği olarak tanımladığı özellikler, giderek Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne ve Komintern’e hakim kılındı. Bunun, etkileri bugün de devam eden vahim sonuçları oldu. 1925-27 Çin Devrimi’nin yenilgisine yol açan sınıf işbirlikçiliğini, çok daha önemlisi, 1933’te Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesinin önünü açan feci bir politikanın izlenmesi takip etti. Troçki’nin sosyal demokrat ve komünist işçilerin faşist tehlikeye karşı birleşik cephesinin kurulması çağrısını reddeden Stalinistler, Sosyal Demokrat Parti’yi “sosyal faşist” ilan ederek işçi sınıfını böldüler ve Hitler’in iktidara gelmesinin önünü açtılar.
32. 1929’dan beri İstanbul, Büyükada’da sürgünde bulunan Troçki’nin Dördüncü Enternasyonal’i kurma çağrısı yapmasına yol açan büyük tarihi olay, Almanya’daki bu felaketti. Troçki, Büyükada’dan ayrılmasından kısa bir süre önce, 15 Temmuz 1933’te, Dördüncü Enternasyonal’in inşası için yaptığı çağrıda şunları yazıyordu:
Faşizmin gümbürtülerinin ayağa kaldıramadığı ve bürokrasinin bu tür rezilce hareketlerine uysalca boyun eğen bir örgüt, artık işinin bitmiş olduğunu ve bundan sonra hiçbir şeyin kendisini canlandıramayacağını açığa vurur. Proletaryaya ve onun geleceğine dolaysız yükümlülüğümüzü, ancak bunu açıkça ve herkesin önünde söyleyerek yerine getirebiliriz. Bundan sonraki bütün çalışmalarımızda, kalkış noktası olarak resmi Komünist Enternasyonal’in tarihsel çöküşünü almamız gerekmektedir.10
33. Troçki, sonraki beş yılda Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş çalışmalarına öncülük ederek uluslararası Marksist hareketin tarihsel ve siyasi sürekliliğini sağlamada başrolü oynadı. Bu çalışmalar, Stalinizme, merkezciliğe, burjuva milliyetçiliğine ve her türden oportünizme karşı uzlaşmaz bir siyasi mücadeleyi içeriyordu. Bu, Troçki’nin de belirttiği gibi “hayatının en önemli işi” idi ve bunu ondan başkası yerine getiremezdi:
İki Enternasyonal’in çöküşü, bu Enternasyonallerin liderlerinden hiçbirinin çözmek için yeterli donanıma sahip olmadığı bir sorun ortaya çıkarmıştır. Kişisel kaderimin cilveleri beni bu sorunla yüzleştirdi ve bu sorunla başa çıkma konusunda önemli deneyimlerle donattı. Artık İkinci ve Üçüncü Enternasyonal liderlerinin başları üzerinde yeni bir kuşağı devrimci yöntemle silahlandırma görevini benden başka yerine getirecek kimse yok.11
34. Troçki 1938’de Dördüncü Enternasyonal’in kuruşu üzerine mesajında şunları belirtmişti:
Eski enternasyonaller -İkinci, Üçüncü ve Amsterdam enternasyonalleri ve buna aynı zamanda Londra Bürosu’nu da ekleyeceğiz, baştan aşağıya çürümüştür.
İnsanlığın üzerine gelen büyük olaylar bu örgütleri taş üstünde taş bırakmayacak şekilde yıkacaktır. Geleceğe yalnızca Dördüncü Enternasyonal güvenle bakıyor. O, Sosyalist Devrimin dünya partisidir! Dünya üzerinde bundan daha büyük bir görev asla olmadı. Her birimizin omuzlarında muazzam bir tarihsel sorumluluk bulunuyor.12
35. Sonraki 87 yılda, bu sözlerin doğruluğu kanıtlandı. Stalinist bürokrasi, dünya genelinde sayısız devrime ihanetinin ardından, 1991’de Sovyetler Birliği’ni dağıtarak emperyalizme nihai hizmetini yerine getirdi. Doğu Avrupa’daki kapitalist restorasyonların yanı sıra Maocular Çin işçi sınıfını yoğun bir kapitalist sömürüye açtılar. Bu olaylar, Troçki’nin ve DEUK’un, Stalinizmin karşıdevrimci karakterine ilişkin analizini ve işçi sınıfının siyasi devrimi programını doğruladı.
36. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Dördüncü Enternasyonal içinde ortaya çıkan Pablocu revizyonist-oportünist eğilim de siyasi atalarının kaderini paylaşarak baştan aşağı çürüdü. Stalinizmin Avrupa devrimlerine ihanet ettiği ve Doğu Avrupa’ya doğru genişlediği ve dünya kapitalizminin ABD önderliğinde göreceli bir istikrar kazandığı koşullara uyarlanmanın siyasi bir ifadesi olan bu eğilim, işçi sınıfının devrimci potansiyelini ve devrimci önderlik krizinin çözümünde Dördüncü Enternasyonal’in rolünü reddetmişti. Pablocuların Stalinizme yönelimleri, Sovyetler Birliği’nde kapitalist restorasyonun siyasi uzantıları haline gelmeleriyle doruk noktasına ulaştı.
37. ABD’deki Sosyalist İşçi Partisi’nin (SWP) lideri James P. Cannon liderliğinde, aralarında Britanya’daki Gerry Healy’nin de bulunduğu öğretiye bağlı Troçkistler, 1953’te Pablocuların Dördüncü Enternasyonal’i Stalinist, sosyal demokrat ya da burjuva milliyetçi hareketler içinde tasfiye etme çabalarına karşı Uluslararası Komite’yi kurdular.
38. DEUK, dünya Troçkist hareketinin üzerine inşa edildiği temel ilkeleri savunmak üzere kuruldu. Bugün burada tekrar tasdik ettiğimiz bu kuruluş ilkeleri doğrulanmıştır ve geçerliliklerini korumaktadır. Bunlar:
1. Kapitalist sistemin can çekişmesi, giderek kötüleşen bunalımlar, dünya savaşları ve faşizm gibi barbarca ifadeler dolayımıyla uygarlığı yıkımla tehdit etmektedir. Atom silahlarının gelişmesi, bugün, bu tehlikeyi olabilecek en vahim biçimde vurgulamaktadır.
2. Bu uçuruma gidiş, yalnızca kapitalizmin yerini dünya çapında planlı sosyalist ekonominin almasıyla; kapitalizmin ilk döneminde açılmış olan ilerleme çevriminin bu yolla yeniden başlatılmasıyla önlenebilir.
3. Bu, yalnızca, toplumdaki tek gerçek devrimci sınıf olan işçi sınıfının önderliği altında gerçekleştirilebilir. Ancak, dünyadaki toplumsal güçler arasındaki ilişkiler, işçilerin iktidar yolunu tutması için hiçbir zaman bugünkü kadar uygun olmamakla birlikte, bizzat işçi sınıfı bir önderlik kriziyle karşı karşıyadır.
4. İşçi sınıfı, kendisini bu dünya-tarihsel amacı gerçekleştirme yönünde örgütlemek için, her ülkede, Lenin tarafından geliştirilmiş türde devrimci sosyalist bir parti; yani, demokrasi ile merkeziyetçiliği (kararların alınmasında demokrasi, onları uygulamada merkeziyetçilik; üyeler tarafından denetlenen bir önderlik ve ateş altında görevlerini disiplinle yerine getirecek üyeler) diyalektik olarak birleştirme yeteneğine sahip savaşçı bir parti kurmak zorundadır.
5. Bunun önündeki başlıca engel, 1917 Ekim Devrimi’nin saygınlığını sömürerek işçilerin sempatisini kazanan, ardından da onların güvenine ihanet ederek ya Sosyal Demokrasinin kollarına ya duyarsızlığa ya da kapitalizme ilişkin yanılsamalara savuran Stalinizmdir. Bu ihanetlerin cezası, faşist ve monarşist güçlerin sağlamlaşması ve kapitalizm eliyle hazırlanıp teşvik edilen yeni savaşların patlaması biçiminde, işçi sınıfı tarafından ödenmektedir. Dördüncü Enternasyonal, ortaya çıktığı ilk günden beri, Stalinizmin SSCB’nin içinde ve dışında devrimci yoldan alaşağı edilmesini başlıca görevlerden biri olarak belirlemiştir. 6. Dördüncü Enternasyonal’in birçok şubesinin ve onun programına yakınlık duyan partilerle grupların esnek taktiklere olan gereksinimi, onların, emperyalizme ve onun ulusalcı oluşumlar ya da sendika bürokrasileri gibi küçük burjuva ajanlarına karşı Stalinizme teslim olmadan nasıl mücadele edileceğini; tersten söylersek, son tahlilde emperyalizmin küçük burjuva ajanı olan Stalinizme karşı, emperyalizme teslim olmadan nasıl mücadele edilebileceğini bilmelerini daha da kaçınılmaz kılmaktadır.13
39. Uluslararası Komite’nin bu ilkeleri keskin siyasi mücadelelerle bugüne kadar nasıl savunduğunu, kongreye sunulan “Tarihsel ve Uluslararası Temeller” karar önergesinde, olması gerektiği gibi detaylı bir şekilde ele aldık. “İlkeler Bildirgesi” de Marksist teoriden ve kritik tarihsel deneyimlerden türetilen programatik temellerimizi açıklıyor. Troçkist hareket olarak tarihimizi ve ilkelerimizi detaylı bir şekilde açıklamamız ve bunlara tavizsiz sahip çıkmamız bizi bütün diğer siyasi eğilimlerden ayırt ediyor.
40. Bugün, Troçki’nin öngördüğü üzere, eski işçi önderliklerinin ve onların revizyonist uzantılarının işçi sınıfı üzerindeki siyasi hakimiyetlerinin sona erdiği ve Troçkist hareket ile uluslararası işçi sınıfı arasındaki ilişkide nesnel bir değişimin yaşandığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Kapitalist küreselleşme süreci, giderek bütünleşen bir dünya ekonomisi ve dünya çapında birbirine bağlı devasa bir işçi sınıfı ortaya çıkardı. Bu, Uluslararası Komite’nin dünya sosyalist devrimi uğruna siyasi mücadelesinin geçmişe kıyasla çok daha elverişli bir temelde gelişmesine olanak sağlarken, her biri zamanını doldurmuş ve siyasi olarak gerici bir ulusal programı ve perspektifi temsil eden Stalinizmin, sosyal demokrasinin ve Pabloculuğun altını oydu.
41. 1991’de SSCB’nin Stalinistler tarafından dağıtılmasından 34 yıl sonra, kapitalizmin ideologlarının bu sosyoekonomik sistemi meşrulaştırma yönündeki tüm iddiaları yerle bir olmuş durumda. Onlar sınıf mücadelesinin son bulduğunu ve sosyalizmin çöktüğünü ilan etmişlerdi. Gerçekte ise çöken, DEUK’un o zaman açıkladığı gibi, sosyalizm değil Stalinizmdi. Dahası bu, dünya çapında ulus devlet sisteminin derinleşen krizinin bir ifadesiydi. Onların refah, barış ve demokrasi iddialarının hiçbir temeli yoktu; aksine SSCB’nin dağıtılması emperyalist güçlerin dünyayı yeniden paylaşma dürtüsünü yalnızca şiddetlendirecekti. Egemen sınıfın işçi sınıfının sosyal koşullarına saldırısı, artan bir direnişe ve sınıf mücadelesinin şiddetlenmesine yol açacaktı. Giderek artan toplumsal eşitsizlik ve şiddetlenen emperyalist savaş, demokratik yönetim biçimlerinin altını oyacaktı.
42. Dahası, DEUK’un daha 1987-88’de tespit ettiği ekonomik küreselleşme dinamikleri dünya kapitalist sisteminin çelişkilerini büyük ölçüde yoğunlaştırmıştır. Aynı dinamikler, sınıf mücadelesinin sadece içeriğinin değil biçiminin de uluslararası bir karakter edinmesine yol açacaktı. Alternatifler; emperyalist çözümü ifade eden bir Üçüncü Dünya Savaşı ya da işçi sınıfının çözümünü ifade eden dünya sosyalist devrimiydi.
43. DEUK’un analizi ve perspektifleri doğrulanmıştır. Bir kez daha vurgulamak gerekirse, bugün bu Kuruluş Kongresi’ni gelişen bir küresel emperyalist savaş, yükselen faşizm ve otoriter rejim ve şiddetlenen sınıf mücadeleleri koşullarında topluyoruz. Son dönemde dünya toplumunu derinden etkileyen ve kapitalist sistemin krizini derinleştiren büyük olayları ele alırken COVID-19 pandemisini vurgulamamak mümkün değildir. Kapitalist hükümetlerin halen devam eden COVID-19 pandemisine bilimin ve halk sağlığının gerektirdiği şekilde değil ama kapitalist sınıfın bencil çıkarlarının dikte ettiği şekilde yanıt vermesi, yaklaşık 30 milyon fazladan ölüme yol açmış durumda ve sayısız insan COVID’in yol açtığı sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Burjuvazi, iklim değişikliğiyle mücadele ediyormuş gibi yapmayı bile bırakmış durumda.
44. Bu koşullarda, DEUK’un dünyadaki tek devrimci sosyalist, tek Troçkist eğilim olduğunu öne sürmekle kalmıyor, bunu tarihsel ve siyasi olarak kanıtlıyoruz. DEUK dışında başka hangi siyasi eğilim insanlığın karşı karşıya olduğu bu temel küresel meselelere yönelik bütünlüklü bir Marksist analize ve devrimci bir çözüme sahip? Sovyet sonrası yeni bir devrimciler kuşağını tarihin, özellikle de Troçkist hareketin tarihinin dersleriyle eğitip yetiştirme mücadelesini başka hangi siyasi eğilim veriyor?
45. Bu mücadelede, 85 yıl önce Meksika’da Stalinist bir ajan tarafından suikasta uğrayan tarihsel önderimiz Lev Troçki’nin savunusu belirleyici bir öneme sahiptir. DEUK’un 1975’te Troçki suikastını çevreleyen koşullara yönelik başlattığı ve halen devam eden Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturması, bu mücadeleye tarihi bir katkıyı ifade etmektedir. Troçki’nin öldürülmesinin 85. yıldönümünde, soruşturmanın başlangıcının 50. yılını, önümüzdeki aylarda tam da olması gerektiği gibi, kapsamlı ve yoğun eğitim çalışmalarıyla ve halka açık toplantılarla anacağız.
46. Troçki’nin savunusuna bir diğer kritik katkı, Britanyalı tarihçiler Robert Service, Ian Thatcher ve Geoffrey Swain’in biyografik iftiralarının çürütülmesiyle yapıldı. Bu biyografiler, devrimci mücadeleye giren yeni bir kuşağın Troçki’nin fikirlerinden etkilenmesini engellemek üzere bir “önleyici saldırı”yı oluşturuyordu. Bu saldırı, David North yoldaşın Lev Troçki’yi Savunurken adlı eserinde derlenen yanıtlarla, çok güçlü bir karşı hücumla püskürtüldü. Türkçede de yayımlanan bu eser, yeni nesil bir Troçkist devrimciler kuşağının eğitimine temel oluşturmaktadır.
47. Troçki’yi incelemeden ve savunmadan bir Marksist devrimci olunamaz. David North yoldaş, geçtiğimiz yıl Büyükada’da bu büyük devrimciyi anma toplantısında yaptığı konuşmada bunu şöyle açıklamıştı: “Troçki’nin yazılarını sistematik bir şekilde incelemeden, günümüz dünyasının –diğer şeylerin yanı sıra, faşizmin dünya çapında yeniden canlanışıyla kendini gösteren– siyasi çelişkilerini anlamak mümkün değildir. Onun sürekli devrim teorisi, uluslararası sosyalizm stratejisi ve pratiği için –yani insanlığın geleceğini güvence altına alma mücadelesi için– Einstein ve Heisenberg’in teorileri fiziksel evrenin kavranması için ne kadar elzemse o kadar elzemdir.”14
48. North, bu önemli konuşmada ayrıca Troçki’nin ve Troçkizmin “alakasız” olduğunu öne süren Britanyalı akademisyen John E. Kelly’nin argümanlarının bir kısmını çürütmüştü. Kelly, 2018-2023 yılları arasında, “alakasız” olduğunu iddia ettiği Troçkist hareketi hedef alan iki kitap yayımladı: Contemporary Trotskyism (Çağdaş Troçkizm) ve The Twilight of World Trotskyism (Dünya Troçkizminin Alacakaranlığı).
49. Kelly, Dünya Troçkizminin Alacakaranlığı’nda, asıl hedefinin DEUK olduğunu gizlemeden şöyle yazdı:
Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) ilkin 1953’te kuruldu ancak 1985’te WRP’nin çöküşünden sonra, küstah ve kibirli bir kişi olan Amerikalı aktivist David North’un önderliğinde yeniden ortaya çıktı. North ve meslektaşları için Marksizmin tek bir akımı vardır: “Troçkizm, 21. Yüzyılın Marksizmidir” ve Troçkist evrende sadece bir tane gerçekten Troçkist parti vardır.15
50. Kelly ardından reformizmin ölmediğini ve çağımızın “ya sosyalizm ya barbarlık” tarihsel ikileminin geçersiz olduğunu öne sürerek şöyle diyor:
Reformist dönemin sona erdiği ve dünya politikasının basit bir ikili seçime –ya sosyalizm ya barbarlık– indirgendiği fikri kavramsal olarak naif ve ampirik olarak kusurludur.16
51. İnsan, Kelly’nin, yukarıda özetlediğimiz dünyadan; emperyalist savaşın, soykırımın, faşizmin barbarlığına alçalan, geniş kitlelerin kuşaklar boyu mücadeleleriyle elde ettikleri sosyal ve demokratik reformların ardı ardına yok edildiği ve sınıfsal çatışmanın keskinleştiği dünyamızda değil de başka bir gezegenden söz ettiğini sanabilir. Kelly’nin kitaplarının nesnel amacı da Troçkist hareketin tarihinde ve programında cisimleşen dünya sosyalist devrimi uğruna mücadeleye artan ilginin önünü kesmektir. Bu saldırı ciddiye alınmalı ve onunla mücadele edilmelidir.
52. Son dönemde hareketimizi hedef alan bir diğer saldırı, Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA) ile bağlantılı İrlandalı akademisyen Aidan Beatty’nin The Party is Always Right: The Untold Story of Gerry Healy and British Trotskyism (Parti Her Zaman Haklıdır: Gerry Healy ve Britanya Troçkizminin Anlatılmamış Hikayesi) adlı ısmarlama yazar işi biyografisidir. Beatty, bir biyografi görünümü altında, Troçkist hareketin tarihinde ve sürekliliğinin sağlanmasında büyük bir rol oynamış olan Healy’yi iftiralarla itibarsızlaştırmaya çalışıyor. “Çalışması” Siyonist kurumlar tarafından fonlanan Beatty’nin hedef gözeten bir saldırıya hizmet ettiği gerçeği, kitabının sonunu alakasız bir şekilde David North yoldaşa saldırarak getirmesinde kendisini daha da açığa vuruyor. Hareketimizin Dünya Sosyalist Web Sitesi’nde bu gerici saldırıya karşı verdiği güçlü yanıtları destekliyor ve bunların devrimci kadroların eğitim materyalleri olarak önemini vurguluyoruz.
53. Avrupa ile Ortadoğu’nun kritik bir ülkesi olan Türkiye’de Sosyalist Eşitlik Partisi’nin kuruluşu, Troçkizm ve sürekli devrim teorisi uğruna mücadelenin doğruluğuna tanıklık eden önemli bir olayla kesişiyor: 1978’de, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde “Marksist-Leninist” bir parti olma iddiasıyla kurulan Kürdistan İşçi Partisi (PKK), yaklaşık bir ay önce, 5-7 Mayıs tarihlerinde toplanan kongresinde kendini feshetme ve silahlı mücadeleye son verme kararı aldığını duyurdu.
54. Bir yanda bu fesih kongresinin diğer yanda ise bu Kuruluş Kongresi’nin kesişimi tarihsel olarak ne ifade ediyor? Bunun bir yanda burjuva milliyetçi programın iflasının ve gerileyişinin, diğer yanda ise işçi sınıfının uluslararası sosyalist programının doğrulanmasının ve yükselişinin bir ifadesi olduğunu öne süreceğim.
55. “Tarihsel ve Uluslararası Temeller” önergemizde, PKK’nin Marksist değil ama Stalinist bir küçük burjuva milliyetçi hareket olarak kurulduğunu ve Kürt halkının ezilmesine son verme ya da işçi sınıfının uluslararası çıkarlarını savunma adına hiçbir zaman ileriye giden bir yolu temsil etmediğini açıklıyoruz.
56. 1999’dan beri bir siyasi mahpus olarak İmralı Adası’nda tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetiyle birlikte, PKK’nin kendini feshetme kararının baş mimarı konumunda bulunuyor. Öcalan, Şubat sonunda hapisten gönderdiği mektubunda, partinin kendini feshetmesi için yaptığı çağrıyı şöyle gerekçelendirmişti: “1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.”
57. WSWS’de bu çağrıyı değerlendirirken “PKK’nin ‘anlam yoksunluğu’ Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasından ya da Kürt sorununun çözülmesinden değil, içinde bulunduğumuz kapitalist üretimin küresel bütünleşmesi döneminde ulusal programların iflasından kaynaklanmaktadır,” diye açıkladık.17
58. Öcalan, sözde “reel sosyalizm”in çöküşünden söz ediyor ancak Troçkist hareketin Stalinizme karşı tarihsel mücadelesini ve bu mücadelenin haklı çıkışını birçokları gibi görmezden geliyor. Mayıs’taki PKK kongresine iki mektup gönderdiği belirtilen Öcalan, 27 Nisan tarihli mektubu “Ulus devletçi sosyalizm yenilgiye, demokratik toplum sosyalizmi zafere götürür,” diye bitiriyor.18 “Demokratik toplum sosyalizmi” iddiasının, ulusal baskının nihai kaynağı olan emperyalist-kapitalist sisteme ve burjuva egemenliğine son verme ve dünya çapında sınırları ve sınıfları ortadan kaldırmak üzere sosyalizmi kurma mücadelesiyle hiçbir ilgisi yoktur.
59. Öcalan, PKK kongresine gönderdiği 25 Nisan tarihli uzun mektubunda ise, Ankara ile PKK arasındaki müzakerelere yönelik analizimizi doğrulamakta ve işin özünü şöyle ifade etmektedir: “Başarıya dair inancım ve umudum yüksektir. Bunun başarıya ulaşması sadece Kürt, Kürdistan için değil bölge için de önemli başarılara yol açacaktır. Burada ulaşılacak bir başarı; Suriye, İran ve Irak’a da yansıyacaktır. Türkiye Cumhuriyeti için de hem kendisini yenileme, demokrasiyle taçlanma hem de bölgede öncülük yapma şansı olacaktır.”19
60. “Demokrasiyle taçlanacağı” iddia edilen Türkiye’deki rejim, son derece sınırlı mevcut anayasadaki temel demokratik hakları dahi askıya alma ve siyasi muhaliflerini hapse doldurma yönündeki adımlarını giderek tırmandıran bir rejimdir. Kürt hareketinden ya da sol örgütlerden binlerce siyasi mahpus hapiste çürürken, NATO yanlısı sağcı bir burjuva partisi olan Kemalist Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Ekrem İmamoğlu gibi liderleri bile onlar arasına eklenmektedir.
61. Türkiye Cumhuriyeti’nin “bölgede öncülük yapma şansı”na gelince; bu, PKK ile olan çatışmasını çözmüş ve Kürt burjuvazisiyle güçlerini birleştirmiş bir Türk burjuvazisinin, müttefiki ABD’nin önderliğinde bölgede şiddetlenen emperyalist yeniden paylaşım savaşında elini kuvvetlendirmeyi ve payını artırmayı ifade etmektedir. ABD-NATO destekli bu anlaşma, Ortadoğu’da 30 yılın süredir devam eden emperyalist paylaşım savaşına karşı değildir ama onun bir parçası olarak şekillenmektedir. Türkiye’nin yanı sıra Irak, Suriye ve İran’da yaşayan Kürt halkı, bu savaşların kurbanları arasındadır. Irak’ın ve Suriye’nin ardından artık İran emperyalizmin ve Siyonizmin hedef tahtasındadır.
62. Kökleri yüz yıldan eskiye dayanan ve uluslararası bir mesele olan Kürt meselesinin bugün temel bir demokratik sorun olarak varlığını sürdürmesi, Troçki’nin Sürekli Devrim Teorisi’nde yaptığı, emperyalizm çağında geç kapitalist gelişmeye sahip bir ülkede burjuvazinin temel demokratik sorunları çözmekten yapısal olarak aciz olduğu açıklamasının doğruluğunu ortaya koyuyor. Bu sorunların çözümü, işçi sınıfının, uluslararası sosyalist devrim uğruna mücadelenin parçası olarak, iktidarı almasını gerektirmektedir.
63. PKK, programından ve hedeflerinden tamamen vazgeçen ve tarihsel ve siyasi iflasını kabul eden bölgedeki ilk ulusal hareket değildir. 1988’de Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) lideri Yaser Arafat’ın ABD ve İsrail ile anlaşması üzerine ABD’deki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin önceli olan İşçiler Birliği’nin Siyasi Komitesi’nin yaptığı açıklama, DEUK’un Sürekli Devrim Teorisi’ne dayanan analizinin ve perspektifinin gücüne ve geçerliliğine tanıklık etmektedir. Dahası, şu satırlar, PKK ile Ankara arasındaki anlaşma için de fazlasıyla uygundur:
Marksistler bu tür anlaşmaları amansızca reddeder ve “barış görüşmelerinin” savaşa ve baskıya son verebileceğine dair emperyalizmin küçük burjuva kurumları tarafından üretilen her türlü pasifist yanılsamayla mücadele eder. Marksistler bunun yerine emperyalizme son vermek için sınıf savaşı programını savunurlar. Bu tür anlaşmaların savunucuları yalnızca tüm emperyalist dünya düzenini eleştirmeden kabul ettiklerini ortaya koyarlar. …
Bu olaylar FKÖ’nün sınıfsal analizi dışında anlaşılamaz. Geçmişte silahlı mücadeleye olan bağlılığı ve üyelerinin kahramanlıkları bir yana, FKÖ bir burjuva ulusal hareketidir ve her zaman da öyle olmuştur. Onun milliyetçiliği, “kendi” işçi sınıfının sömürülmesi için mümkün olan en iyi koşulları yaratmaya çalışan burjuvazinin milliyetçiliğidir. Bu burjuvazinin kendi devletini kurmadaki başarısızlığı bu dürtüyü hiçbir şekilde hafifletmemiştir.20
64. Aynı açıklamanın başında, şu tarihi öngörüde bulunmuştuk:
Yaser Arafat ile FKÖ’nün burjuva milliyetçi önderliğinin Washington tarafından dikte edilen koşulları kabul etmesi, kapitalist medya ve emperyalist politikacılar tarafından ilan edilen “barış”a giden yol olmak şöyle dursun, Filistin’in ve tüm Ortadoğu’nun ezilen kitlelerine yönelik yoğunlaştırılmış bir saldırının kapısını açacaktır.21
65. Filistin halkı soykırıma uğrarken Kürt halkının özgürleşmesi mümkün değildir. Her iki halkın ve on yıllardır emperyalist saldırganlığın hedefi olan tüm Ortadoğu halklarının kurtuluşu, emperyalist merkezlerdeki işçi sınıfıyla güçlerini birleştirmekten ve bir Ortadoğu Sosyalist Federasyonu kurmaktan geçmektedir. Ezilen halkların uğradıkları baskının son bulması ve demokratik haklarının tanınması uğruna mücadele, bu program uğruna mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır. Her ikisi de emperyalizmle uyumlu olan Türk ve Kürt burjuva milliyetçiliğini reddeden partimiz, Türk ve Kürt işçilerini toplumsal eşitliğe dayalı, anti-emperyalist ve demokratik bir rejim uğruna mücadelede birleştirebilecek tek devrimci programı öne sürmektedir. Bu, Sürekli Devrim Teorisi temelinde işçi iktidarı uğruna mücadele demektir.
66. Öcalan, 25 Nisan tarihli mektubunun sonunda Ortadoğu geneline yönelik bir program öne sürüyor ve yeni bir enternasyonal çağrısı yapıyor: “Bu sürecin bölgesel sonuçlarının yanı sıra enternasyonal sonuçları da olacaktır. Bölge konfederalizmi mutlak bir gereklilik olarak ön plana çıkıyor. İsrail- Filistin çatışması, mezhep çatışmaları, ulus-devlet çelişkilerinin panzehiri Demokratik Konfederalizmdir.
“Bu çözüm aynı zamanda yeni bir enternasyonali de gerektiriyor. Dostlarla, ertelemeden bir enternasyonal çalışması başlatmak doğru ve tarihi bir adım olacaktır.”22
67. Öcalan’ın “demokratik konfederalizm”i, Ortadoğu’da ABD emperyalizminin tam egemenliğini sağlamaya yönelik saldırganlığa karşı değil, aksine onunla uyumludur. Bunun en açık kanıtı, 2011’de Suriye’de ABD ve onun Türkiye gibi bölgesel müttefikleri tarafından kışkırtılan rejim değişikliği savaşının sonucunda ülkenin “Rojava” denilen kuzeydoğusunda PKK ve Öcalan çizgisindeki YPG önderliğinde ortaya çıkan oluşumdur. Demokratik konfederalizme örnek gösterilen bu fiili özerk yapı, Suriye’de Türkiye gibi işgalci konumunda bulunan ABD silahlı kuvvetleriyle yakın işbirliği içindedir. Bu durum, hem NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türk milliyetçilerinin hem de Suriye’de sıkı bir ABD-NATO müttefiki olarak ortaya çıkan Kürt milliyetçilerinin emperyalizm yanlısı ve gerici karakterine tanıklık etmektedir.
68. David North yoldaş, Savunduğumuz Miras – Dördüncü Enternasyonal’in Tarihine Katkı’nın Türkçe basımına ve ardından otuzuncu yıldönümü basımına önsözlerde, Öcalan’ın “demokratik konfederalizm”inin kökenlerine dikkat çekmişti. Öcalan, 1999’da CIA tarafından Ankara’ya teslim edilip hapse atılmasından sonra yaptığı okumalarda Murray Bookchin’den (1921-2006) etkilenmişti. Ölümünün ardından PKK tarafından “20. yüzyılın en büyük toplum bilimcilerinden biri” olarak onurlandırılan Bookchin, ABD’deki Sosyalist İşçi Partisi’nin (SWP) eski bir üyesiydi. Bookchin, İkinci Dünya Savaşı sırasında, 1944’te, SWP içinde açık bir sağ muhalefet eğilimi olarak ortaya çıkan Morrow-Goldman eğilimine dahil oldu. İçinde bulundukları koşullara morali bozuk bir uyarlanmayı temsil eden bu eğilim, artık sosyalist devrimin mümkün olmadığını ve Dördüncü Enternasyonal’in burjuva demokrasisinin bir uzantısına dönüşmesini savunuyordu. Özünde Dördüncü Enternasyonal’in kendini tasfiye etmesi gerektiğini öne süren bu eğilim, SWP lideri Cannon önderliğindeki öğretiye bağlı Troçkistler tarafından yenilgiye uğratıldı.
69. Savaştan sonra SWP’den kopan Bookchin, 1947’den itibaren Alman Josef Weber (1901–1959) bir işbirliği geliştirdi. North yoldaşın aktardığı gibi, “1971’de yazmış olduğu Kıtlık Sonrası Anarşizm adlı kitabını Josef Weber’e ithaf” etti ve “bu kitapta geliştirilen ütopik projenin ana hatlarını yirmi yıldan uzun süre önce formüle etmiş” olduğu için ona teşekkür etti.23
70. Weber daha önce, o dönem Dördüncü Enternasyonal’in Almanya şubesi olan Almanya’nın Uluslararası Komünistleri’nden (IKD- Internationale Kommunisten Deutschlands) çıkan “Üç Tez” grubuna (“Geriye Dönüşçüler”) önderlik etmişti. Bu grup, daha Morrow-Goldman eğiliminden önce, dünya sosyalist devrimi uğruna mücadelenin kaybedildiğini ve söz konusu olanın, tarihsel bir geriye dönüş yoluyla, yeniden ulusal kurtuluş ve burjuva demokrasi uğruna mücadele olduğunu savunmuştu. Bu görüşlerinin mantıksal sonucu olarak Weber, Dördüncü Enternasyonal’den ve Troçkizmden koptu. Weber, 11 Ekim 1946 tarihli bir mektubunda, “Dördüncü Enternasyonal ölüdür; dahası, hiçbir zaman var olmamıştır,” diye ilan etti.24
71. Bu iddia, günümüzde kendisine yanlış bir şekilde “Troçkist” diyen bazı eğilimler tarafından da ileri sürülmektedir Onlardan bazıları, dünyada Dördüncü Enternasyonal’in “birden fazla mirasçısı” ve birden fazla “Troçkist” eğilim olduğunu öne sürüyor. Hatta neo-Stalinistlerle beraber “Dördüncü Enternasyonal’i yeniden kurma”yı önerecek kadar ileri gidiyorlar. Ne Weber ne de onun bu tezine katılan günümüzün sahte “Troçkistler”i bu iddialarını kanıtlayabilmiştir ya da kanıtlayabilirler. İkinci Enternasyonal ve Üçüncü Enternasyonal, önderliklerinin yukarıda açıkladığımız tarihi ihanetleriyle devrim adına ölmüştü. Dördüncü Enternasyonal ise 1938’de Troçki önderliğinde kuruluşundan bu yana, uluslararası sosyalizm programının ve ilkelerinin siyasi sürekliliğini sağlamıştır. Kuruluş Kongresi’ne sunulan “Tarihsel ve Uluslararası Temeller” karar önergesi bu tarihi belgelemektedir. Birden fazla “Dördüncü Enternasyonal” yoktur. O, Uluslararası Komite’nin önderliğinde yaşamakta ve dünya sosyalist devrimi uğruna mücadeleye önderlik etmektedir. Bizzat bu Kuruluş Kongresi buna tanıklık etmektedir.
72. Kongremiz, dünya çapında gelişen kapitalist krizle beraber işçi sınıfının ve gençliğin artan siyasi ve toplumsal radikalleşmesinin çok sayıda işaretine tanık olduğumuz koşullarda toplanıyor. Son dönemin büyük olayları; COVID-19 pandemisi, ABD-NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşı, Gazze soykırımı, ABD başta olmak üzere dünya genelinde artan otoriterleşme ve şiddetlenen sınıf mücadeleleri, DEUK’un 2020 yılı başındaki “Sosyalist devrimin on yılı başlıyor” başlıklı analizini ve öngörüsünü doğrulamaktadır. Ama o açıklamada da belirtildiği gibi, “… işçilerin kendiliğinden mücadeleleri ve içgüdüsel sosyalizm arayışları, kendi başlarına yeterli değildir. Sınıf mücadelesinin sosyalizm uğruna bilinçli bir harekete dönüştürülmesi, bir siyasi önderlik sorunudur.”25 Siyasi önderlik sorununun çözümü otomatik bir süreç değildir. Devrimci partinin programı uğruna aktif bir mücadeleyi gerektirir. Türkiye’de Sosyalist Eşitlik Partisi’nin kuruluşu, DEUK’un dünya çapında bu siyasi önderlik krizini çözme mücadelesinde ileriye doğru atılan önemli bir adımı temsil etmektedir.
73. Uğruna mücadele ettiğimiz Troçkist programa uluslararası ölçekte artan bir ilgiye ve DEUK’un büyüyen etkisine tanık oluyoruz. Bu, 2019’da yaptığımız tespiti doğruluyor: Troçkist hareket, kendi tarihinde yeni bir aşamaya, beşinci aşamaya girmiştir. David North’un 2019’da açıkladığı gibi: “Uluslararası Komite’nin 30 yılı aşkın bir süre önce tespit etmiş olduğu nesnel ekonomik küreselleşme süreçleri, devasa bir gelişme kaydetmiştir. İletişimi devrimcileştiren yeni teknolojilerin ortaya çıkmasıyla birleşen bu süreçler, sınıf mücadelesini, 25 yıl önce bile güçlükle hayal edilebilecek derecede uluslararasılaştırmıştır. Devrimci işçi sınıfı mücadelesi, birbirine bağlanmış ve birleşmiş bir dünya hareketi olarak gelişecektir. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, bu nesnel sosyoekonomik sürecin bilinçli siyasi önderliği olarak inşa edilecektir. DEUK, emperyalist savaş biçimindeki kapitalist politikaya, sınıf temelli dünya sosyalist devrimi stratejisi ile karşı koyacaktır. Dördüncü Enternasyonal’in tarihindeki yeni aşamanın temel tarihsel görevi budur.”26
74. Geçtiğimiz on yıllardaki ekonomik küreselleşme süreci, Türkiye’de de muazzam sosyoekonomik değişimlere yol açmış ve küresel işçi sınıfıyla nesnel olarak bütünleşmiş devasa ve militan bir işçi sınıfı ortaya çıkarmıştır. Bu sınıfsal dinamikleri ve dünya jeopolitiğinde kritik konumuyla Türkiye’de Sosyalist Eşitlik Partisi’nin kuruluşu, DEUK’un küresel büyümesini örnekleyen önemli bir gelişmeye işaret etmektedir.
75. Sosyalist devrim yönündeki nesnel eğilimin başarıya ulaşması, partimizin önderlik rolünü yerine getirmesine bağlıdır. Bu, işçi sınıfının siyasi ve örgütsel bağımsızlığı uğruna mücadele demektir. Bu da Troçkizmin tüm düşman siyasi eğilimlere karşı aralıksız bir mücadeleyle savunulup geliştirilmesiyle beslenen bir teorik ve siyasi netliği gerektirir. Bunun için kadrolarımızın ve mücadeleye giren işçilerin ve gençlerin tarihin dersleriyle, Marksist teoriyle ve Troçkist bir siyasi perspektifle yetiştirilmeleri ve hazırlanmaları gerekmektedir. Dünya durumuna ilişkin yaptığımız bilimsel analizler, kapitalist sisteminin krizinin ve onun eliyle yönlendirilen sınıf mücadelesinin şiddetleneceğini göstermektedir. Radikalleşerek mücadeleye atılacak işçi ve gençlik kitlelerinin eksikliği olmayacak. Ama son tahlilde, bu mücadelelere hangi perspektifin yol gösterdiği ve kimin önderlik ettiği belirleyici olacak.
76. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun Mart ayında gözaltına alınıp tutuklanmasının tetiklediği kitlesel protestolar bunu bir kez daha doğrulamıştır. Seçme ve seçilme, adil yargılanma gibi temel demokratik hakların söz konusu olduğu bu devlet baskısına karşı gençler başta olmak üzere geniş kitleler sokaklara döküldü. Tüm anketler ve röportajlar, tutuklanma ve polis şiddeti tehdidine meydan okuyan bu kitlesel patlamada toplumsal eşitsizlik ve artan gelecek kaygısı gibi meselelerin de itici bir rol oynadığını ortaya koydu. Ne var ki, çok sayıda Stalinist, Pablocu ve sahte sol eğilimin de yardımıyla CHP, kendiliğinden gelişen bu önemli hareketi kontrolü altına alarak sönümlendirdi. Oysa geniş emekçi ve gençlik kitlelerinin demokrasinin, toplumsal eşitliğin ve barışın egemen olduğu bir gelecek özlemi, Erdoğan hükümetiyle olduğu kadar CHP ile de çatışma içindeydi. CHP’nin AKP’ye alternatif “sol” bir parti olduğu ya da sola itilebileceği iddialarının net bir şekilde çürütülmesi gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve Türk burjuvazisinin geleneksel partilerinden biri olan CHP, NATO ve emperyalizm yanlısı ve işçi sınıfı karşıtı bir partidir. CHP lideri kitlesel protestolar sırasında NATO’ya bağlılıklarını vurgulamış ve Britanya’daki müttefiki olan, “NATO partisi” İşçi Partisi’ne çağrıda bulunmuştur. CHP, işçi sınıfına olan düşmanlığında Erdoğan hükümetinden hiç de geri kalmadığını en son İzmir grevine ve grev hakkına karşı saldırısında bir kez daha gözler önüne sermiştir.
77. Biz, CHP’ye yönelik devlet baskısına karşı çıkıp temel demokratik hakları savunurken, bunun CHP’ye bir siyasi destek anlamına gelmediğinin altını çizdik ve bu partinin sınıfsal karakterini ve rolünü açıkladık. Buna karşılık, daha önce CHP’yi desteklemediğini iddia eden siyasi eğilimler bile, onunla “halk cephesi” türü bir işbirliği önerdiler. Bu olaylar, tarihsel meselelerin güncelliğinin altını çizmektedir. Kökleri 1920’lere ve 1930’lara dayanan Kemalizm ve “halk cephesi” meseleleri geçmişte kalmış değildir ve günümüzün siyasetini doğrudan etkilemektedir. Bu meselelere ilişkin Marksist, yani Troçkist bir tarihsel analizi olmayan bir siyasi hareket, günümüzün olaylarına yönelik devrimci bir perspektif ve politika geliştiremez. Kuruluş Kongresi’nin onayına sunulan “Tarihsel ve Uluslararası Temeller” önergesi, bunları ve daha birçok kritik tarihsel meseleyi ele almaktadır.
78. Şimdi Kuruluş Kongresi’nin önünde, önümüzdeki dönemde partiye yönelecek sayısız işçi, genç ve aydın tarafından incelenecek, partinin inşasının can damarı olacak ve yaklaşan sosyalist devrimin siyasi temelini oluşturacak kritik dokümanların; İlkeler Bildirgesi, Tarihsel ve Uluslararası Temeller ve Tüzük’ün tartışılıp karara bağlanması görevi duruyor.
- “Troçkizm uğruna mücadelede tarihi bir ilerleme: Sosyalist Eşitlik Grubu’nun Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ne Türkiye şubesi olmak için yaptığı başvuru kabul edildi”, 27 Haziran 2022. URL: https://sosyalistesitlikpartisi.org/trockizm-ugruna-mucadelede-tarihi-bir-ilerleme-sosyalist-esitlik-grubunun-dorduncu-enternasyonalin-uluslararasi-komitesine-turkiye-subesi-olmak-icin-yaptigi-basvuru-kabul-e/ ↩︎
- Writings of Leon Trotsky, 1929, “Is Parliamentary Democracy Likely to Replace the Soviets?” ss. 52-57. ↩︎
- Sosyalist Eşitlik Grubu, “Türkiye’deki kriz ve devrimci önderlik uğruna mücadele”, 28 Mart 2025. URL: https://sosyalistesitlikpartisi.org/turkiyedeki-kriz-ve-devrimci-onderlik-ugruna-mucadele/ ↩︎
- Leon Trotsky, “On the Founding of the Fourth International,” October 1938. URL: https://www.marxists.org/archive/trotsky/1938/10/foundfi.htm ↩︎
- “Troçkizm uğruna mücadelede tarihi bir ilerleme: Sosyalist Eşitlik Grubu’nun Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ne Türkiye şubesi olmak için yaptığı başvuru kabul edildi.” ↩︎
- Agy. ↩︎
- Sosyalist Eşitlik Grubu, “Halil Çelik: Bir Sosyalizm Savaşçısı’na önsöz”, 31 Aralık 2021. URL: https://sosyalistesitlikpartisi.org/halil-celik-bir-sosyalizm-savascisina-onsoz/ ↩︎
- V. İ. Lenin, Sosyalizm ve Savaş (İstanbul: Evrensel Basım Yayın, 2003), s. 79. Çeviren: Evrensel Basım Yayın Çeviri Grubu. ↩︎
- David North, Siyonizmin Mantığı: Milliyetçi Mitten Gazze Soykırımına (İstanbul: Mehring Yayıncılık, 2024), s. 1. Çeviren: Ulaş Ateşçi ↩︎
- Lev Troçki, Almanya’da Faşizme Karşı Mücadele (İstanbul: Yazın Yayıncılık, 1998), s. 466. Çeviren: Orhan Koçak & Orhan Dilber. ↩︎
- Leon Trotsky, Diary in Exile 1935, Londra, 1958, s. 54. ↩︎
- Lev Troçki, “Dördüncü Enternasyonal’in kuruluşu üzerine,” Ekim 1938. URL: https://www.wsws.org/tr/articles/2024/11/26/gcxb-n26.html ↩︎
- James P. Cannon, “Dünyanın Dört Bir Yanındaki Troçkistlere Açık Mektup – 16 Kasım 1953.” URL: https://www.wsws.org/tr/articles/2023/11/16/kkqh-n16.html ↩︎
- David North, “Huzur Adasından Kaos İçindeki Dünyaya Bakış”, 27 Ağustos 2024. URL: https://www.wsws.org/tr/articles/2024/08/27/qcrq-a27.html ↩︎
- John E. Kelly, The Twilight of World Trotskyism (Londra & New York: Routledge, 2023), s. 96. ↩︎
- Age., s. 78. ↩︎
- Ulaş Ateşçi, “Öcalan’dan PKK’ye silah bırakıp kendini feshetme çağrısı”, 28 Şubat 2025. URL: https://www.wsws.org/tr/articles/2025/02/28/gqwk-f28.html ↩︎
- URL: https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/0406202511 ↩︎
- URL: https://bianet.org/haber/abdullah-ocalanin-perspektif-metni-308385 ↩︎
- İşçiler Birliği Siyasi Komitesi, “Palestinian Struggle Betrayed – Arafat Bows to Imperialism and Zionism,” 15 Aralık 1988. URL: https://www.wsws.org/en/special/library/fi-15-34/26.html ↩︎
- Agy. ↩︎
- URL: https://bianet.org/haber/abdullah-ocalanin-perspektif-metni-308385 ↩︎
- Marcel Van Der Linden, “The Prehistory of Post-Society Anarchism: Josef Weber and the Movement for a Democracy of Content (1947–1964),” Anarchist Studies, 9 (2001), s. 127. ↩︎
- Joseph Weber, Dinge der Zeit, Kritische Beiträge zu Kultur und Politik (Hamburg: Argument, 1995), s. 21. ↩︎
- David North, Joseph Kishore, “Sosyalist devrimin on yılı başlıyor”, 6 Ocak 2020. URL: https://www.wsws.org/tr/articles/2020/01/06/pers-j06.html ↩︎
- David North, “Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ndeki 1982–86 Bölünmesinin Siyasi Kökenleri ve Sonuçları”, 21 Temmuz 2019. URL: https://www.wsws.org/tr/articles/2019/08/20/icfi-a20.html ↩︎