219. Bu gelişmelerin ortaya çıkardığı temel mesele, işçi sınıfındaki siyasi perspektif kriziydi. İşçi sınıfının kapitalizmin restorasyonuna karşı kendi yanıtını formüle edememesi, Stalinist ve sosyal demokrat bürokrasilerin onlarca yıllık tahakkümünün ve Stalin’in devrimci Marksizmin temsilcilerine karşı yürüttüğü soykırım saldırısının bilinç üzerindeki etkisinden kaynaklanıyordu. Bunun üstesinden ancak Ekim Devrimi’ni doğuran sosyalist kültürün yenilenmesi ve ileri işçilere yirminci yüzyılın tüm stratejik derslerinin sunulması mücadelesiyle gelinebilirdi. Uluslararası Komite’nin 1992’deki 12. Plenum raporu bunu açıklıyordu:
Sınıf mücadelesinin yoğunlaşması, devrimci hareketin genel temelini sağlar. Ancak o, kendiliğinden, doğrudan ve otomatik bir şekilde, onun gelişmesinin gerektirdiği ve gerçek bir devrimci durum için tarihsel ortamı hazırlayan siyasi, entelektüel ve -eklenebilir ki- kültürel ortamı yaratmaz. Stalinizme karşı tarihsel mücadelemizin önemini ve bugün karşımıza çıkan görevleri anlamak, yalnızca, devrimci hareketin genel nesnel zemini ile onu baskın bir tarihsel güç haline getiren karmaşık siyasi, toplumsal ve kültürel süreçler arasındaki bu farkı kavradığımızda mümkündür.[1]
220. SSCB’nin dağıtılmasına burjuvazi Fukuyama’nın “Tarihin Sonu”nda özetlenen zafer sarhoşluğuyla tepki verirken, daha önce Stalinizmin kalıcılığına emin olan siyasi eğilimlerin çoğu morali bozuk bir şekilde “sosyalizmin ölümü” korosuna katıldılar. Marksizmden vazgeçmeye ve ona lanetler yağdırmaya can atanların sayısı hiç de az olmayan bir kesimi, SSCB’nin çökmesinin ardındaki siyasi konularla, en azından Stalinizme yönelik Troçkist eleştiriyle yüzleşme arzusuna sahip değildi.
221. DEUK ise 12. Plenum’da, Stalinizmin sosyalizm ya da Marksizm olduğu büyük yalanının çürütülmesinin, Stalinist bürokrasinin SSCB’de yaptığı siyasi soykırımının teşhir edilmesinin ve tarihsel gerçeğin savunusunun kritik önemini tespit ediyordu:
Stalinizmin Marksizm olduğu yalanına cevap vermek için Stalinizmin eylemlerini ifşa etmemiz gerekir. Stalinizmin ne olduğunu bilmek için Stalinizmin kimi öldürdüğünü göstermek gerekir. Şu soruyu yanıtlamalıyız: Stalinizm en korkunç darbelerini hangi düşmana karşı vurdu? Hareketimizin en büyük siyasi görevi, Stalinizmin işlediği suçların geniş kapsamlı siyasi anlamını ifşa ederek tarihsel hakikati yeniden tesis etmek olmalıdır.[2]
222. Tahrifatlara karşı tarihsel gerçeğin savunusu ile işçi sınıfı içinde sosyalist kültürün yeniden canlanması uğruna mücadele ayrılmaz bir şekilde bağlantılıydı. DEUK, Mart 1992’deki plenumunun ardından, Sovyet Sonrası Tarihsel Tahrifat Okulu’nun iddialarını çürütmek için tarihsel gerçeği savunan bir kampanya başlattı. 1992’den beri aralarında Martin Malia, Eric Hobsbawm, Richard Pipes, Dmitri Volkogonov, Geoffrey Swain, Ian Thatcher, Robert Service ve Jörg Baberowski’nin bulunduğu tarihçilerin tahrifatlarına karşı Mehring Yayıncılık’ın eserlerinde cisimleşen sistematik bir çalışma yürüttü.
223. Marksizmi ve Lev Troçki’yi hedef alan tarih tahrifatı, son dönemde çeşitli akademisyenler tarafından doğrudan Troçkizmi ve DEUK’u gözden düşürmeyi hedefleyen önleyici bir saldırı biçimini aldı. Britanyalı akademisyen John E. Kelly 2018-2023 arasında Troçkizmin “alakasız” olduğunu kanıtlamaya adanmış iki kitap yayımlarken, Siyonist fonlarla beslenen İrlandalı akademisyen Aidan Beatty, 2024’te bir “biyografi” görünümü altında, tahrifat ve yalanlar temelinde Gerry Healy’i ve DEUK’u hedef alan ısmarlama yazar işi kitabını çıkardı. Bu siyasi saldırıları kapsamlı bir şekilde çürüten Uluslararası Komite, bunun arkasındaki nesnel dürtüyü şöyle açıklıyordu:
Küresel krizin yoğunlaştığı, işçi sınıfı ve öğrencilerin radikalleştiği koşullarda, iktidarlarına yönelik yeni tehditlere karşı duyarlı olan yönetici elitler, Marksizme ve dünya sosyalist devrimi perspektifine olan ilginin yeniden canlanmasından korkmaktadır.[3]
224. Uluslararası Komite, 1993 yılının başında, önde gelen Marksist Sovyet toplumbilimci ve tarihçi Vadim Rogovin ile yakın bir işbirliği geliştirdi. Rogovin, 1998’deki erken ölümüne kadar Stalinizme gerçek bir devrimci alternatif olarak Sol Muhalefet’i inceleyen yedi ciltlik “Bir Alternatif Var mıydı?” dizisini DEUK ile yakın işbirliği içinde tamamladı ve 1995-98 yılları arasında bir dizi uluslararası konferans verdi. Rogovin’in eseri, kritik bir tarihsel gerçeği belgeliyordu. Ölümünün ardından North’un belirttiği gibi, “Vadim’in çalışmasını neredeyse tüm diğerlerinden ayıran şey, terörün temel amacının ve işlevinin Stalinist rejime karşı Troçkist muhalefetin ortadan kaldırılması olduğu konusundaki ısrarıdır.”[4]
[1] David North, “After the Demise of the USSR: The Struggle for Marxism and the Tasks of the Fourth International”, Fourth International, Cilt 19, No. 1, Sonbahar-Kış 1992, s. 74.
[2] Age., s. 77.
[3] David North, “War, the class struggle and the tasks of the Socialist Equality Party” (Birleşik Krallık’taki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin 29 Kasım – 2 Aralık 2024’te düzenlenen Yedinci Ulusal Kongre’sinde kabul edilen ana karar) içinde. Bkz. https://www.wsws.org/en/articles/2024/12/13/uogo-d13.html
[4] David North, “In memory of Vadim Z. Rogovin,” 15 Aralık 1998. Bkz. https://www.wsws.org/en/articles/1998/12/dn-d15.html