54. Lenin ve Troçki önderliğindeki Bolşevikler, öğretiye bağlı Marksistler olarak, 1917’deki Ekim Devrimi’nin dünya sosyalist devriminin yalnızca başlangıcı olduğunu biliyorlardı. Rus Devrimi’nin korunması ve geliştirilmesi son tahlilde ancak uluslararası devrimin gelişimine bağlıydı. 1918’de “… Almanya’da bir devrim olmaksızın yok olacağımız mutlak gerçektir,”[1] diyen Lenin, 1919’da şunu öngörmüştü:
Biz yalnızca bir devlette değil bir devletler sisteminde yaşıyoruz ve Sovyet Cumhuriyeti’nin herhangi bir zaman dilimi için emperyalist devletlerle yan yana var olması tasavvur edilemez bir şeydir. Sonunda biri ya da öteki muzaffer olmak zorundadır.[2]
55. 1917 Ekim Devrimi, Bolşeviklerin öngördüğü üzere uluslararası bir devrimci dalgaya itici güç sağlamıştı ancak 1919’da Komünist Enternasyonal’in kurulmasına karşın Rusya dışında hiçbir yerde bu olaylardan önce inşa edilmiş Bolşevik tipte partiler yoktu. Bu partilerin yokluğunda, sosyal demokrat partiler Almanya’da ve başka yerlerde patlak veren devrimci mücadeleleri boğmayı başardılar. Bunun sonucunda Sovyetler Birliği’nin tecrit edilmesi, devlet ve parti aygıtının yozlaşmasına yol açtı. İç savaş nedeniyle harap olmuş bir ekonomiye sahip olan Bolşevikler, Yeni Ekonomik Politika’yı uygulamak ve şehirlerdeki ve kırsal kesimdeki kapitalist katmanlara önemli tavizler vermek zorunda kaldılar. Sonuç olarak, ülkede tutucu toplumsal güçler kuvvetlendi ve genelleşmiş kıtlık ve yokluğu yöneten ve giderek genişleyen bir devlet ve parti bürokrasisinde ifadesini buldu. 1923 Alman Devrimi’nin yenilgisi, bu tutucu ruh hallerinin, partinin devrimci kanadının en tutarlı temsilcisi olan Troçki’ye karşı siyasi bir kampanyada birleşmesine doğrudan itici güç sağladı. Lev Troçki’ye ve Sürekli Devrim Teorisi’ne yönelik saldırılar -ki bunlar, “Troçki köylülüğü küçümsüyor” yalanıyla başlamıştı, devlet ve parti bürokrasisinin, Ekim Devrimi’nin enternasyonalist programına olan düşmanlığının siyasi yansımasıydı.
56. Troçki ve aralarında Rus Devrimi’nin çok sayıda önde gelen liderinin bulunduğu destekleyicileri, Sovyetler Birliği’ndeki Komünist Parti’nin politikasını reformdan geçirmek ve Komünist Enternasyonal’de doğru bir çizgi uğruna mücadele etmek için 1923 yılında Sol Muhalefet’i kurdular. Sol Muhalefet yanlıları, parti içi demokrasideki gerilemeyi eleştirdiler; devlet sektörünün geliştirilmesine, sosyalist planlamanın güçlendirilmesine ve sanayi mallarının fiyatlarının düşürülmesine daha fazla önem veren bir ekonomi politikasını savundular. Stalin önderliğindeki hizip, piyasanın daha fazla liberalleşmesini, köylülüğün varlıklı kesimlerine (kulaklara) uyarlanmayı ve devlet sektörü ile ekonomik planlamanın sınırlı gelişmesini talep ediyordu. Lenin’in Ocak 1924’te ölmesi, Stalin önderliğindeki hizbi güçlendirdi. Lenin, son yazılarında, Komünist Parti’nin giderek artan bürokratikleşmesi konusunda uyarıda bulunmuş ve Stalin’in genel sekreterlikten uzaklaştırılması çağrısı yapmıştı.
57. Troçki ve Sol Muhalefet, Sovyetler Birliği içinde doğru bir ekonomi politikasının uygulanması için mücadele ederken, devrimci rejimin yazgısının devrimin SSCB’nin sınırlarının ötesine yayılmasına bağlı olduğunda ısrar etti. İşçi sınıfının Avrupa’nın ve Kuzey Amerika’nın ileri kapitalist ülkelerinde zafer kazanmaması durumunda, Sovyet devleti varlığını sürdüremeyecekti. Sol Muhalefet ile Stalinist bürokrasi arasındaki çatışma, tam da bu sorun üzerinde odaklandı. Stalin, 1924’te, Buharin’in desteğiyle, ulusalcı bir temelde, sosyalizmin SSCB’de kurulabileceğini ileri sürdü. “Tek ülkede sosyalizm” teorisinin ilanı, Marksist teorinin temel bir ilkesinin ve Ekim Devrimi’nin dayandığı dünya devrimi perspektifinin köklü biçimde inkârını ifade ediyordu. Bu, SSCB’nin tarihinde bir dönüm noktasına işaret etti: Sovyetler Birliği’nin politikaları, bürokrasi tarafından, dünya sosyalist devriminin yazgısından kopartıldı. “Ulusal sosyalizm” programında ifadesini bulan maddi çıkarlar, bizzat bürokrasinin çıkarlarıydı. Devlet mülkiyeti onun gelirlerinin ve ayrıcalıklarının kaynağı olduğu ölçüde, özünde savunmacı karakter taşıyan ulusalcı bir politika, Stalinist bürokrasinin çıkarlarına hizmet ediyordu. Dış politika alanında, ilkeli enternasyonalist devrimci kaygıların yerini oportünist “ulusal çıkar” hesapları aldı. Yerel komünist partileri burjuva hükümetler üzerinde baskı uygulamak için kullanan Stalinist rejim, Komünist Enternasyonal’i ulusalcı Sovyet dış politikasının bir aracı haline getirdi. Stalinist partileri nihayetinde siyasi karşıdevrimin araçlarına dönüştürecek olan sınıf işbirlikçi politikaların siyasi kökenleri burada yatmaktadır.
[1] Akt. Lev Troçki, Lenin’den Sonra Üçüncü Enternasyonal (İstanbul: Tarih Bilinci, 2000), s. 17. [Lenin, Eserler, Cilt XV, s.132, Rusça (eski) baskı].
[2] Age., [Lenin, Eserler, Cilt XVI, s.102].