İkinci Dünya Savaşı Öncesi Türkiye

İkinci Dünya Savaşı Öncesi Türkiye

71. 1923 sonrası Türk burjuvazisi, Ermenilerin ve Rumların el konulan mülkleri ve servetleri dışında son derece sınırlı bir sermaye birikimine sahipti. Kemalist iktidar; büyük bir ordu ve devasa bir bürokrasiyi de içeren yeni devlet aygıtını canlı tutma, Osmanlı İmparatorluğu’ndan devralınan dış borçları geri ödeme, ekonomi için hayati önem taşıyan sanayi mallarını ithal etme, burjuva egemenliğini koruyup geliştirme ve güçlü bir Türk kapitalist sınıfı ve ulusal pazar yaratma sorunlarıyla karşı karşıyaydı.

72. Kapitalist gelişmenin iç mantığı ve ulusal devletin pekiştirilmesi, Kemalist seçkinler ile daha önce Sultan’a asker gönderme ve vergi ödeme karşılığında Kürt bölgelerinde serbestçe hareket edebilen bazı kapitalizm öncesi Kürt egemenleri, şeyhleri ve toprak ağaları arasında çatışmalar yarattı. Ayrıca modern bir cumhuriyetin ilanı, halifeliğin kaldırılması ve tekke ve zaviyelerin yasaklanması, Ankara ile eski müttefikleri olan yerel Kürt egemenler arasındaki bağları da zayıflatmıştı. Artık vergi ödemek ve laik bir devlete tabi olmak zorundaydılar ki bu, Kemalist seçkinlerin toprak reformundan vazgeçmesine rağmen, tüm Kürt feodal egemenler tarafından kolayca kabul edilemeyecek bir durumdu.

73. Bunlara ek olarak, büyük bir ulusal azınlığın demokratik taleplerini barışçıl yollardan çözmekten aciz olan ve Kürtleri tamamen yok sayarak asimile etmeye girişen Kemalist seçkinlerin hamlelerinin Kürt illerinde yarattığı huzursuzluk, çoğu durumda dini ve ulusal-demokratik taleplerin iç içe geçtiği isyanları kışkırttı. Her kitlesel isyandan sonra binlerce yoksul ve topraksız köylü öldürüldü ya da hapse atıldı. Ankara ile yakın işbirliği içinde olmayan Kürt aşiretleri ülkenin farklı yerlerine sürüldü.

74. Baskılar Kürtlerle sınırlı değildi. Sıkıyönetim kanunları altında Kemalist iktidar tüm işçi örgütlenmelerini yasakladı ve olağanüstü hâl mahkemeleri komünistler de dahil olmak üzere binlerce muhalifi hapis ve sürgün cezalarına çarptırdı.

75. 1930’larda Ankara, Stalin liderliğindeki SSCB’nin yanı sıra faşist İtalya ve Nazi Almanya’sı ile yakın ekonomik ve siyasi ilişkiler kurdu. 1936’da faşist İtalyan ceza kanununun sınıf temelli her türlü örgütlenme ve propaganda faaliyetini, yani komünist örgütlenmeleri ve propagandayı yasaklayan bazı paragraflarını aldı. 1933’te hazırlanan “Onuncu Yıl Marşı”nın “İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz” sözleri, resmî ideolojiyi özetliyordu.

76. 1920’lerde ve 1930’larda Atatürk’ün onayıyla çok partili rejime geçiş denemeleri, kurulan partilerin hızla ciddi halk desteği almasından duyulan endişe sonucu kapatılmalarıyla sonuçlandı. 1930’ların ikinci yarısına gelindiğinde CHP ile devlet aygıtı özdeşleşmişti. Artık CHP’nin genel sekreteri içişleri bakanı, il başkanları da valilerdi.