1968-75 Küresel Devrimci Krizi ve Uluslararası Komite’de Bölünme

1968-75 Küresel Devrimci Krizi ve Uluslararası Komite’de Bölünme

148. 1968-75 döneminde aralarında Türkiye’nin de olduğu dünyanın birçok ülkesinde işçi sınıfının devrimci yükselişine tanık olundu. ABD’de Vietnam savaşı karşıtı kitlesel bir öğrenci hareketi ortaya çıkarken, Fransa’daki 1968 genel grevi işçi sınıfının önüne iktidar sorununu getirmiş ancak burjuva devleti kurtaran Stalinist Fransız Komünist Partisi’nin ihaneti olmuştu. 1968’de Çekoslovakya’da “Prag Baharı” ve 1969’da İtalya’da grev dalgası yaşanırken 1974’te Britanya’daki madenci grevi hükümeti düşürdü; aynı yıl Portekiz’de Salazar diktatörlüğü ve Yunanistan’daki albaylar cuntası çöktü. 1975’te Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi güçleri Saygon’a girerek ABD’yi yenilgiye uğrattı. Bu mücadeleler, savaş sonrası ekonomik büyümenin sona ermesi ve Ağustos 1971’de Bretton Woods para sisteminin çökmesi ile ortaya çıkan ekonomik çalkantının bir ürünüydü.

149. Bu koşullarda aldatıcı bir örgütsel büyüme yaşayan SLL ve OCI, kendilerini giderek sosyal demokrat ve Stalinist bürokrasilerin egemen olduğu ulusal siyasi çevrelere uyarlamaya başladılar. DEUK’un 1966’daki Üçüncü Kongresi’nde OCI, Dördüncü Enternasyonal’in “yeniden inşası”nı savunarak Pabloculuğa karşı verilen mücadelenin temel nitelikteki önemini inkâr etmeye başlamıştı. Fransa’da sosyal demokrasiye ve Stalinizme doğru ulusalcı-merkezci bu yeniden yönelim, 1968’de radikalizmin yükselişiyle birlikte örgüte kontrolsüz bir üye akışının olmasıyla hız kazandı. Kasım 1971’de SLL, OCI ile bir bölünme yaşandığını ilan etti. SLL, OCI’ye yönelik eleştirilerinin çoğunda haklı olmakla birlikte, kendi önderliği içinde yol açacağı sonuçlardan korkarak temel siyasi meselelere ilişkin bir tartışmaya girişmekten kaçınmıştı. SLL’nin yanıtı, önceki siyasi deneyimlerin derslerini ve dönemin tüm anti-Marksist eğilimlerine karşı mücadelenin yoğunlaştırılmasını merkeze koymuyordu, çünkü bizzat SLL merkezci bir yola girmeye başlamıştı. 1953 ve 1961-63 bölünmelerindeki ilkeli tutumdan farklı olarak siyasi farklılıkları açıklığa kavuşturmayan SLL önderliği, OCI içindeki güçleri kazanarak Fransa’da bir DEUK şubesi inşa etmeye bile çalışmadı. Bunun yıkıcı siyasi sonuçları, Troçkizmin onlarca yıl boyunca Fransa’da siyasi olarak tasfiye edilmesiyle kalmayacak, SLL’nin ulusal-oportünist yozlaşmasını da hızlandıracaktı.

150. SLL’nin ve ardından ulusal temelli taktiksel bir manevrayla kurulacak olan İşçilerin Devrimci Partisi’nin (WRP) sonraki oportünist yozlaşmasının kökleri, Pabloculuğa karşı mücadeleden geri çekilmesinde ve Britanya’daki ulusal partinin inşasını sosyalist devrimin dünya partisi olarak DEUK’un inşasının önüne koymaya başlamasında yatıyordu. Bu, sürekli devrim teorisinin savunulmasından uzaklaşılmasında kendini göstermeye başlamıştı. David North’un sonradan yazdığı gibi:

1960’ların sonlarında, Banda’nın Vietnam, Çin ve genel olarak geri kalmış ülkelerdeki devrimci hareketler ile ilgili yazıları, sürekli devrim teorisinin şu iki temel ilkesini reddediyordu: (1) geri kalmış ülkelerdeki demokratik devrim yalnızca proletarya diktatörlüğü yoluyla tamamlanabilir; (2) kapitalizm, uluslararası proletarya tarafından dünya çapında devrilmedikçe, sosyalist bir toplumun kurulması düşünülemez. Banda’nın yazıları, sömürge burjuvazileri için bir savunma ve Stalinist iki aşamalı devrim teorisinin bir kabullenilmesi karakteri edinmişti.[1]

151. Bu dönemde Pablocu örgütler, ABD’de Vietnam savaşı karşıtı hareketi Demokratik Parti’ye tabi kılmaya çalışırken Avrupa’da da Stalinistlere ve küçük burjuva “Yeni Sol” eğilimlere uyarlandılar ve Fransa’da Stalinist Komünist Parti’nin işçi sınıfına ihanetini kolaylaştırdılar. Nahuel Moreno’nun da dahil olduğu Pablocular, Castroculuğu ve gerillacılığı yücelterek Latin Amerika’da 1970’lerde binlerce solcu işçi ve gencin siyasi tasfiyeye ve fiziksel imhaya uğramasına yol açtılar. Pablocu Birleşik Sekreterlik 1969’da düzenlediği kongrede aldığı anti-Marksist kararda şunları belirtiyordu:

İç savaş, başlangıçta kentli sınıfların giriştiği büyük çatışmaların yaşanabileceği ülkelerde bile, tüm bir dönem için, başlıca eksenin kır gerillası olacağı değişik biçimler alacaktır. Bu [kır gerillası], asıl anlamı askeri-coğrafi olan ve yalnızca (hatta ağırlıklı olarak) bir köylü oluşumunu ifade etmeyen bir terimdir…

Latin Amerika için tek gerçekçi perspektif, yıllara uzanabilecek bir silahlı mücadeledir. Teknik hazırlık, faaliyetin sadece bir unsuru olarak değil; tersine, uluslararası ölçekte temel bir unsur; asgari koşulların bile henüz var olmadığı ülkelerdeki temel unsurlardan biri olarak düşünülebilir.[2]

İşçi sınıfının devrimci potansiyelinin, Sürekli Devrim Teorisi’nin ve Dördüncü Enternasyonal’in rolünün reddedilmesinin ve küçük burjuva radikalizminin yüceltilmesinin yıkıcı siyasi sonuçları Latin Amerika ile sınırlı kalmayacak, Türkiye’nin de aralarında olduğu birçok ülkeye yayılacaktı.


[1] David North, Savunduğumuz Miras, s. 462.

[2] Birleşik Sekreterlik 9. Kongre Belgeleri, akt. Bill Van Auken, Castroculuk ve Küçük Burjuva Ulusalcı Politikalar (Mehring Yayıncılık: İstanbul, 2017), s. 35-36.