1949 Çin Devrimi

1949 Çin Devrimi

106. Çin’de, savaş sonrası dönemde işçi sınıfının karşılaştığı siyasi zorluklar tüm çıplaklığıyla kendini gösterdi. Çin Komünist Partisi (ÇKP), 1925-27 devriminin yenilgisinin ardından kırlara çekilmiş ve giderek daha fazla köylülüğe yaslanmıştı. Üçüncü Enternasyonal ve Sovyetler Birliği’ndeki Stalinist bürokrasi ile bağlarını korurken, ÇKP’nin köylülüğe yönelmesi partinin sınıf eksenini proletaryadan uzaklaştırdı. ÇKP’nin iki aşamalı teoriye ve ulusal burjuvazi ile sınıf işbirliğine dayanan Stalinist ideolojisine aynı zamanda köylü popülizmi ile gerilla savaşının strateji ve taktikleri aşılanmıştı. Her zaman partinin sağ kanadında yer alan Mao Zedong 1935 yılında ÇKP’nin liderliğini üstlendi ve partinin köylülüğe yönelimini daha da belirginleştirdi. 1927’den sonra oluşan Çin Sol Muhalefeti, Stalinistlerin yardım ettiği Kuomintang’ın (KMT) yaygın baskısına rağmen şehir merkezlerinde kalmış ve işçi sınıfına yönelmişti.

107. Troçki, 1932 yılında Çinli destekçilerine yazdığı ileri görüşlü bir mektupta, işçi sınıfını Mao’nun köylü ordularından gelebilecek tehlikelere karşı uyarmıştı. Köylülüğün esasen farklı olan sınıfsal yönelimini açıklayan Troçki şöyle yazıyordu: “Köylü hareketi, büyük toprak sahiplerine, militaristlere, feodallere ve tefecilere karşı yöneldiği ölçüde muazzam bir devrimci faktördür. Fakat köylü hareketinin kendisi çok güçlü mülkiyetçi ve gerici eğilimlere sahiptir. Bu hareket belli bir aşamada işçilere düşman hale gelebilir ve bu düşmanlığı silahlanmış olarak sürdürebilir. Köylülüğün ikili doğasını unutan Marksist değildir. İleri işçilere, ‘Komünist’ etiketler ve bayraklar arasından gerçek toplumsal süreci ayırt etmek öğretilmelidir.”[1]

108. Troçki ayrıca şunları açıklamıştı: “Gerçek Komünist Parti, proletaryanın öncüsünün örgütüdür. Ama unutmamalıyız ki; Çin işçi sınıfı geçtiğimiz dört yıl boyunca ezilmiş ve şekilsiz bir durumda bulunmaktadır ve ancak yeni yeni canlanma işaretleri veriyor. Kent proletaryası zeminine sıkıca dayanan bir Komünist Parti’nin, işçiler aracılığıyla bir köylü savaşına önderlik etmeye çalışmasıyla; gerçekten Komünist olan ya da yalnızca bu ismi almış olan birkaç bin ve hatta birkaç on bin devrimcinin, proletaryanın ciddi bir desteğine sahip olmaksızın bir köylü savaşının liderliğini ele almaları tümüyle farklı şeylerdir. Çin’deki durum tam da bu ikincisidir. Bu, silahlı köylüler ile işçiler arasında çatışma tehlikesini en aşırı noktaya çıkarıyor.”[2]

109. Moskova’dan dikte edilen çizgiyi izleyen ÇKP, 1937’de Çin’i istila eden Japon ordularına karşı Çan Kay-şek rejimi ile bir Halk Cephesi ittifakı kurdu. Troçki, ezilen bir ulus olan Çin’in Japon emperyalizmine karşı savaşının ilerici bir içeriğe sahip olduğunda ısrar etti ve kendi duruşunu “sosyal yurtseverlik” ve “Çan Kay-şek’e teslimiyet” olarak damgalayan sekter eğilimlere karşı çıktı. Bununla birlikte, savaşı desteklerken işçi sınıfının siyasi bağımsızlığını koruması gerektiğini vurguladı. Bunun yerine ÇKP, Kuomintang ile ittifak kurarak kitlelerin çıkarlarını burjuvaziye tabi kıldı; kendi toprak reformu programından vazgeçti ve KMT’li toprak ağalarını ve kapitalistleri gücendirmemek için işçilerin çıkarlarını açıkça terk etti. Japonya’nın yenilgisinin ardından ÇKP, Stalin’in Avrupa ve Asya’daki burjuva partileri ve hükümetleriyle işbirliği politikası doğrultusunda, KMT ile savaş zamanı ittifakını sürdürmeye çalıştı.

110. Çan Kay-şek’in ABD’nin desteğiyle ÇKP’ye karşı savaşa hazırlandığına dair açık işaretlere rağmen, Mao ancak Ekim 1947’de, Soğuk Savaş ortaya çıkarken, KMT rejiminin devrilmesi çağrısında bulundu. Mançurya’da KMT’nin saldırısı sonucu askeri imha olasılığı ile karşı karşıya kalan ÇKP, köylüler arasındaki yaygın huzursuzluktan faydalanmak için toprak reformu politikasını yeniden canlandırdı. Çan Kay-şek’in daha sonraki yenilgisi, Mao’nun sözde stratejik dehasından çok, önemli bir siyasi tabandan yoksun, mali krizle kuşatılmış ve işçi sınıfı ve köylülüğün muazzam devrimci ayaklanmasıyla karşı karşıya olan tamamen yozlaşmış ve baskıcı KMT rejiminin içsel zayıflığıyla ilişkiliydi. Mao’nun orduları, Sovyet ordusu tarafından ele geçirilen Japon silahlarının yardımıyla Mançurya’daki KMT birliklerini bozguna uğrattı ve güneye doğru ilerlerken büyük bir askeri direnişle karşılaşmadı. Ekim 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti ilan edildi.

111. ÇKP, yeni rejimini, Tayvan’a kaçmamış olan burjuvazi unsurlarını da dahil ederek ve başlangıçta toprak reformunun kapsamını ve sanayinin ulusallaştırılmasını sınırlandırarak “dört sınıf bloğu” üzerine kurdu. Ne var ki, devrimci hareketin kapsamı ve pek çok kişinin yanlış bir şekilde Rus Devrimi’nin mirasıyla özdeşleştirdiği ÇKP’den halkın beklentileri öylesine büyüktü ki, Stalinistler amaçladıklarından daha ileri gitmek zorunda kaldılar. Kore Savaşı’nın bir sonucu olarak emperyalist müdahale tehlikesiyle yüz yüze gelen rejim, halkı savaş için seferber ederken işçi ve köylülere taviz vermek zorunda kaldı. Kırsal bölgelerde toprak ağası sınıfının mülksüzleştirilmesi tamamlandı. ÇKP, 1951-52 yıllarında “üç anti” ve “beş anti” kampanyalarının bir parçası olarak, parti ve devlet üzerindeki “yozlaştırıcı etkileri” nedeniyle sanayicileri ve tüccarları hedef aldı. 1953 yılında ilk beş yıllık plan hazırlandı ve ardından geri kalan özel işletmelerin çoğu ulusallaştırıldı. Ancak hükümetin karşı karşıya olduğu karmaşık ekonomik ve sosyal sorunların hiçbiri gerici Stalinist “tek ülkede sosyalizm” teorisi temelinde çözülemezdi. ÇKP bir pragmatik, milliyetçi politikadan diğerine savrulurken, bir dizi felaket yarattı. 1950’lerin sonlarındaki “Büyük İleri Atılım” tarafından yaratılan yıkıcı kıtlık da buna dahildi.

112. Bürokratik ÇKP rejimi her noktada kitlelerin, özellikle de işçi sınıfının devrimci hareketi üzerinde bir fren görevi gördü. Mao’nun birlikleri 1949’da şehirlere ve kasabalara girdiğinde, ÇKP işçilerin her türlü faaliyetine ciddi kısıtlamalar getirdi. Grevler, işçilerin askerler tarafından vurulduğu ya da tutuklanıp idam edildiği örneklerle, zorla bastırıldı. ÇKP’nin proletaryanın bağımsız siyasi seferberliğine karşı organik düşmanlığı en yüksek ifadesini 1949’da başlayan ve 1952’deki kitlesel tutuklamalara kadar devam eden Çinli Troçkistlere karşı acımasız baskılarda buldu.

113. Uluslararası alanda ÇKP, Sovyetler Birliği ile ittifakını sürdürdü ve 1950’lerde ekonomiyi büyütmek, özellikle de ağır sanayiyi geliştirmek için büyük ölçüde Sovyet uzmanlarına ve yardımlarına bel bağladı. ÇKP’nin ulusallaştırılmış sanayilerdeki ekonomik yönetimi Sovyetler Birliği’ndeki Stalinist bürokratik planlamayı yakından örnek almıştı. 1962’deki Çin-Sovyet bölünmesi iki Stalinist bürokrasinin rakip ulusal çıkarlarını yansıtıyordu. Sovyetler Birliği 1962 Çin-Hindistan sınır savaşında Çin’e karşı Hindistan’ı destekledi. Kruşçev’in 1956’daki gizli konuşmasında Stalin’in suçlarını ifşa etmesini eleştiren ÇKP, Stalinizmin temel kavramlarından asla kopmadı ve onun tüm ihanetlerini savunmaya devam etti. ÇKP’nin iki aşamalı teoriyi savunması ve geri kalmış ülkelerde burjuvazi ile ittifak kurması, 1965-66 kanlı Endonezya darbesi de dahil olmak üzere Asya’daki kitleler için felaketler yarattı.


[1] Lev Troçki, Çin Üzerine (İstanbul: Tarih Bilinci, 2000), s. 470.

[2] Age., s. 467.